“Vatandaşlık bir hak değil bir
ayrıcalıktır” ifadesi Kanada Vatandaşlık ve Göçmenlik Bakanı Chris Alexander’in
geçen sene Haziran ayından itibaren yürürlüğe giren Kanada vatandaşlık kanunu
değişikliklerini savunurken kullandığı en önemli mesajıydı. Reformlar
çerçevesinde kanunda birçok değişiklik yapılmış bunların en önemlisi ve
tartışma yaratanı Kanada Vatandaşlık ve Göçmenlik Bakanı’na verilen ve ciddi
suç işlemiş kişilerin “Kanada vatandaşlığını iptal etme” yetkisiydi.
Daha önce Kanada vatandaşlığını hileli
yolla alanların vatandaşlığı iptal edilebilirken geçen seneki reformlar
sonrasında artık vatandaşlık iyi hal üzerine verilen bir ayrıcalık haline
geldi. Başka bir vatandaşlığı olan çifte vatandaş Kanadalılar, dünyanın
herhangi bir yerinde terörizm, vatana ihanet veya casusluk gibi suçlara
karıştığı tespit edildiğinde Kanada vatandaşlıkları iptal edilebilecek. Bu da
vatandaşlığın verilen bir hak olmasından ziyade davranışa göre verilen şartlı
bir ayrıcalık haline geldiği anlamına geliyor.
Bu reformla aslında Kanada
vatandaşlığının anlamı da değişmiş oluyor. Vatandaşlığın nasıl bir süreçle iptal
edilmesi ve ne tür kişilerin Kanada vatandaşlığının iptal edileceği önümüzdeki
yıllarda daha belirgin olacak.
Birisinin vatandaşlığını iptal
etmek küçük bir olay değil. Dünyada özgür devletlerin verdiği bir haktır
vatandaşlık. Vatansızlık üzerine kitap yazan Hannah Arendt vatandaşlığı
“toplumu tarafından verilen haklarının içinden alınmaması gereken bir hak”
olarak tanımlıyor. İptal edilen bu hak devletlerin vatandaşlarına sağladığı
haklar ve güvenliklerinin inkarı anlamına geliyor.
Kanada vatandaşlığı Kanada’nın
tarihi boyunca iyi hal ve şartlı olarak verilen bir şey olmamıştı. Federal
hükümetin bu kararı ve uygulaması temel hakkın göz ardı edilmesi anlamına
geliyor.
Bunu ispat edecek çeşitli
faktörler sıralanabilir. Bunlardan ilki artık Kanada vatandaşlığının tüm Kanadalıları
korumayacağı gerçeği. 1967 tarihli Vatansızlığın Azaltılması Konvansiyonu’na
imza atan Kanada başka vatandaşlığı olmayan kişilerin sahip oldukları Kanada
vatandaşlığını ellerinden alamaz. Zaten Kanada vatandaşlığı kanun reformları
halihazırda başka vatandaşlığı olan ya da elde edebilecek durumda olanları
kapsıyor.
Dünyada birçok ülke vatandaşlığı
sadece doğumla değil, anne-baba bağıyla, din bağıyla, etnik aidiyetle ya da
benzer bağlar sebebiyle vermektedir. Anne-babaların başka ülkede doğan
çocukları veya torunları daha önce hiç bulunmadıkları asıl ülkelerinin
vatandaşlığını edinebilirler. Bu değişikliklerin ayrımcı olduğunu iddia
edebiliriz çünkü başka bir ülke vatandaşlığı edinemeyen ve Kanada ile yeteri
bağı olanlara özel olarak verilmesi uygulaması anlamına geliyor. Reformlar tüm
vatandaşların eşit şekilde korunması yerine aynı suçları işleyen farklı
sonuçlarla karşılaşacak -başka vatandaşlığı olan Kanadalılar ve başka
vatandaşlığı olmayan Kanadalılar olarak- iki ayrı vatandaş grubu yaratıyor.
İkincisi, reform vatandaşlığın
ceza unsuru olarak kullanılmasına olanak veriyor. Suç işleyen ve vatandaş
olmayan yabancıların Kanada’da göz altına alınması ve sınır dışı edilmesi
muhafazakar hükümetin önceliği olmuştur. Bu uygulamalarda kurunun yanında yaşta
yanmış ve yabancılar ülkeden sınır dışı edildikten sonrada sıkıntı yaşamaya
devam etmiştir. Bu reformlarla cezalandırma uygulaması artık Kanada vatandaşı
olarak statüsü olan Kanadalıları da kapsamış bulunmaktadır.
Vatandaşlık artık cezalandırma
aracı olarak kullanılacaktır. Ceza yasasına göre cezalandırılacak olan
Kanadalılar artık ceza hukukuna göre değil hükümetin göçmenlik rejimine göre
cezalandırılacaktır. Sonradan Kanadalı olan bir kişi diğer Kanadalılar gibi
ceza yasasına göre değil işlediği suçtan dolayı Kanada’dan kovularak ve
vatandaşlıktan atılarak cezalandırılabilecektir. 1958 yılında ABD Yüksek
Mahkemesi bir vatandaşın vatandaşlık hakkının yasaklanmasının bir silah olarak
kullanılmaması gerektiğine hüküm verdi.
Hükümetin, işlenen suçların
cezalandırılması için ceza kanunu yerine göçmenlik kanunu araç olarak
kullanması ciddi sonuçlara yol açacak. Kanada Mülteci Avukatları Derneği Kanada’nın
mevcut adalet sisteminin kanunu çiğneyenleri cezalandıracak nitelikte olduğunu
belirtiyor ve ekliyorlar, “Cezalandırma için orta çağların uygulamalarına
dönmemize gerek yok”.
Bir kişinin vatandaşlığının
elinden alınması hükümet için avantajlı bir durum çünkü o zaman vatandaşlığı
iptal edilen kişi hukuk sisteminde adil yargılanma hakkından ve korunmadan mahrum
kalacak. Hukuk dışı kaldığından dolayı gözaltına alınma ve işkenceye maruz
kalmayla cezalandırılacak. Kanada hukuk sisteminde oldukça tartışma yaratan ve
Kanada dışında insan hakları ihlaline örnek olan Maher Arar davası benzeri
durumlar yaşanacak. Vatandaş olmayanlar en hassas kişiler olarak haklarını
Kanada ve uluslararası hukukta fazla savunacak yolları olmayan kişilerdir.
Reformları sadece siyasi olarak
ta değerlendirebiliriz. Federal hükümet ve bazı Kanadalılar bazı sonradan olma vatandaşların
işledikleri suçlardan dolayı cezalandırılmalarını istiyorlar. Kamuoyunda
oldukça tartışılan ve terörist olarak yaftalanan Ömer Kadir davası bunun en iyi
örneği. Guantanamo Bay’da tutulan ve işkence gören Ömer Kadir’in kanuna aykırı
şekilde işkence gördüğü gerçeğinin aksine Harper hükümeti Ömer Kadir’in başına
gelenleri kanuna uygun buluyor. Mısır kökenli Ömer Kadir Kanada’da doğmuş bir
Kanadalı olarak Mısır vatandaşı olabilir. Kadir davası federal hükümetin ana
motivasyonunu belirliyor.
Birleşik Krallık’ta Kanada gibi
vatandaşlığı geri alma yolu ile insanları cezalandırma yoluna gidiyor. Kanada’dan
daha etkin kullanarak vatandaşlığı geri alma yolunu basit bir şüphenin
varlığında bile ve özellikle siyasi aktivistleri susturma amacı olarak
kullanıyor. Lortlar Kamarası üyesi ve aynı zamanda insan hakları avukatı olan
Baroness Helena Kennedy, “vatandaşlık bir ayrıcalık değil korunmuş yasal bir
statüdür. Suç işleyen birisi hukuk sisteminde mahkeme edilmelidir” diyor.
Bu reform vatandaşlığı siyasi bir
araç haline getirdi. Reformdan önce sonradan vatandaş olanların vatandaşlığı
sahtekarlık gibi sebeplerle geri alınmak istendiğinde kişinin hükümetin kararını
mahkemeye götürme hakkı vardı. Şimdi pek yok. Bir kişinin vatandaşlığının geri
alınması işlemlerini başlatılması hakim yerine bir siyasetçi tarafından
başlatılacak. Kanada’da kimin Kanada vatandaşlığının hangi yurtdışı veya yurtiçi
suçtan dolayı iptal edileceğine bir siyasetçi karar verecek. Kanada hukuk
sistemi bu sürecin dışında tutulacak.
Mevcut hükümet için vatandaşlık
ve göçmenlik siyasi bir alan aslında. Vatandaşlığın iptal edilmesi işlemi
siyasi hale getirilmesi Kanada vatandaşlarının hayatlarını tehlikeye atacak. Harper
hükümetinin görüşleri Guantanamo komisyonunun hükümlerini yasal olarak görüyor.
Siyasi aktivistlerin ve gazetecilerin Kanada dışında ister hukuka uygun isterse
yasadışı bir şekilde ceza alıp hüküm giymesi durumunda Kanada vatandaşlıkları
iptal işlemi başlatılacak. Alınan cezanın Kanada hukukuna göre verilip
verilmediğine Bakan karar verecek fakat siyasi motivasyon gösteriyor ki bu
karar hukuki olmaktan öte siyasi olacak.
Bazı Kanadalılar çeşitli
suçlardan dolayı vatandaşlıklarını kaybedenler için üzülmeyecek. Fakat birinci,
ikinci ve üçüncü nesil Kanadalılar bundan endişeli. Kanada içinde ya da dışında
verilen haksız bir hüküm ve geri alınan Kanada vatandaşlığı kişilerin hayatını
mahvedebilir. Hükümetin kararına tam olarak güvenebilir miyiz? Ve en önemli soru.
Suç işlese bile bir kişinin vatandaşlığının geri alınması haklı bir eylem midir?
Devletin suç işleyen vatandaşını disipline etmesi bir zorunluluk değil midir?
Suç işleyen bir kişinin vatandaşlığının elinden alınarak ülkeden atılması
devletin suç işleyenleri disipline etme zorunluluğundan kaçış değil midir?
Reform, siyasilerin eliyle Kanada
vatandaşlığının geri alınabilmesine imkan tanıyor. Önümüzdeki yıllarda hangi
vatandaşların ülkeden gönderilmesi için hedef alınacağı daha açık görülecek. McGill
Üniversitesi öğrencisi Humera Jabir’in Toronto Star’da yayınlanan yazısı sonucu
“Kanada vatandaşlığının değeri Ottawa’nın kendi vatandaşlarını gözden çıkarmaya
başladığında düşmüş oldu.”
Murat Kandemir, 18 Ocak 2015
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder