31 Ekim 2014 Cuma

Kanada Başbakanı’ndan Yeni Vergi İndirimi Teklifi

Kanada başbakanı Stephen Harper 2011 seçimlerindeki vaatlerinden birisi olan genç çocukları olan ailelere özel vergi indirimi projelerini kamuoyuyla paylaştı. 

Genç çocukları olan ailelerin gelirleri gelir vergisi hesaplamalarında ayrı ayrı hesaplanacak.

‘Aile vergisi indirimi’ olarak da adlandırılan vergi indiriminin parlamentoda kabul edilmesi sonrası yürürlüğe girmesi bekleniyor. 18 yaş altı çocukları olan aileler 2.000 dolara kadar vergi iadesi alabilecek.

Plan 2011 yılında 18 yaş altı çocukları bulunan ailelerin 50.000 dolara kadar olan hane halkı gelirleri hesaplanırken anne-baba gelirlerinin ayrı ayrı dikkate alınması düşünülerek tasarlanmıştı. Tasarı bir ailede daha çok kazanan partnerin kazandığı paranın 50.000 dolara kadar olan geliri vergi hesaplamaları açısından çalışmayan ya da yarım zamanlı işte çalışan partner tarafından gelir olarak gösterilmesi olarak özetlenebilir.

31 Ekim 2014 tarihli CBC news haberine göre Harper yürürlükteki Kanada gelir vergisi sisteminin ailelere aynı çatı altında yaşayan oda arkadaşları gibi davrandığını ve bunun da adil ve gerçekçi olmadığını düşünüyor.

Hükümete göre gelir vergisi hesaplamalarında gelirin ayrılması uygulamasına geçilmesiyle 1.8 milyon Kanadalı ailenin yılda 1.300 dolara kadar tasarrufta bulunacak.

Federal hükümetin teklifi parlamentodan geçerse bir ailenin yılda tasarruf edeceği miktar en çok 2.000 dolar olacak.

Bunun dışında hükümet evrensel çocuk bakım hakkını ve çocuk bakım harcama muafiyetini de arttırmayı düşünüyor. Tüm bu değişikliklerle çocuklu aileler yılda ortalama 1.140 dolar daha az vergi ödeyecekler.

Maliye Bakanlığı gelir ayrılması uygulamasının hazineye 2.4 milyar dolar olacağı ve önümüzdeki beş yıl için her sene 2 milyar dolar seviyesinde olacağı tahmin ediliyor.

Yeni uygulamadan özellikle 18 yaş altı çocuğu bulunan ve anne-babanın beraber yaşadığı 1.8 milyon ailenin faydalanması hedefleniyor.

Murat Kandemir, 31 Ekim 2014

Kanada Suriyeli Mülteci Konusunda İsveç’i İzlemeli

2011 Suriye iç savaşının patlak vermesinden bu yana Kanada’ya yerleştirilen Suriyeli mülteci sayısı tam olarak bilinmiyor. Kanada hükümeti 1.300 mülteciyi devlet ve özel sponsorlar aracılığıyla ülkeye getirme hedefi belirlemişti. Kanada’nın asıl hedefi ülkeye Suriyeli mülteci ‘getirilmesi’ şeklindeydi yoksa zaten ülkede olanlara yardım etmek değil. Avam Kamarası’nda bir görüşmede hükümet 2011 yılından bu yana 1.645 Suriyelinin Kanada’ya yerleştirildiğini açıkladı. Muhalefet verilen rakamları konusunda bir açıklama yaparak 285 Suriyelinin Kanada’ya devlet tarafından getirildiği kalan 1.360 Suriyelinin de kendi imkanlarıyla Kanada’ya gelip siyasi sığınma talebinde bulunanlardan oluştuğunu belirtmişti.

Yani hükümet 1.300 mülteciyi ülkeye yerleştirme sözü veriyor fakat sadece 285 kişiyi getirilebiliyor.

Toplamda 1.645 kişi devlet korumasına alınmış bulunuyor. Olaya 285 veya 1.645 kişi olarak değil de diğer ülkelerin yaptıklarına göre baktığımızda çok orantısız bir durum ortaya çıktığı bariz görülüyor.

Suriye’nin komşularından olan ve şu anda insanlık trajedisi yaşayan Irak, Suriyeli mültecilere yardım eden ülkelerin en başında yer alıyor. Onu bölgedeki diğer ülkeler olan ve kapasitelerinin çok üstünde bir çaba ile Suriye mültecilerine yardım etmeye çalışan Ürdün, Türkiye ve Lübnan izliyor. Bunların dışında bazı Batı ülkeleri de ellerinden gelenin fazlasını yapıyorlar.      

Kanada’da “müttefiklerimizin yaptığından daha fazla yardımı yapıyoruz” tarzında bakanların demeçlerine pek aldırmamak gerekiyor. Müttefiklerin yaptıklarına bakılırsa Kanada’nın yaptığının pek de çok olduğu söylenemez.

Batı ülkeleri içinde Suriyelilere yardım konusunda en fazlasını yapan ülkeler arasında İsveç öne çıkıyor.

Kanada hükümetinin 1.300 Suriyeliye yardım yapacağını açıklamasından yaklaşık iki ay sonra İsveç hükümeti sınırlarına gelen Suriyelilere daimi ikamet statüsü vereceğini ilan etti. Bununla da yetinmeyen İsveç sınırlarından giriş yapan mültecilerin daha sonra ailelerini de getirebilmelerine imkan verdi. Şu anda tahminen 30.00 Suriyeli İsveç’te daimi ikamet sahibi olarak hayatına devam ediyor. 2014 yılı sonuna kadar binlercesinin daha gelmesi bekleniyor. İnsani yardımda bu İskandinav ülkesi Avrupa lideri olmuş durumda. 2013 yılında AB bölgesinde korunmaya alınan 35.800 Suriyelinin yüzde 60’dan fazlası İsveç’te yerleştirilmiş.    

Ülke zaten pahalı olan sosyal yardım sistemini kötü etkileyecek olan bu kadar çok sayıda mülteciye nasıl bakılacak? Bunun bütçeye ve siyasi sisteme olacak etkisi de cabası. Göçmenlik karşıtı olan İsveç Demokratlar partisi üçüncü parti olarak parlamentoda yerini almasına rağmen İsveç hala mültecilere yardım etme yolunda devam ediyor. Niye?

Ne yapılması noktasında İsveç, zengin Batı toplumlarından farklı hareket etti. Kanada ve ABD gibi ülkeler yardıma muhtaç kişilere bulundukları yerde yardım yapmayı amaç edindiler. Stratejileri bölgesel krize yine aynı bölgede yardım etmek olarak özetlenebilir. Böyle bakıldığında Kanada acil yardım için kullanılacak 630 milyon dolarlık maddi yardım sözü verdi ve sözünü tutarak maddi yardımı yaptı.   

Fakat İsveç ve Almanya gibi ülkeler bölgesel kriz yerinde yardım etme yerine göçmenlik gibi başka unsurları kullanmayı uygun buluyor. Göçmenlik unsuru kullananların ana argümanı Suriye ve Irak gibi güvenli olmayan bir bölgedeki sivil halka yardım etmenin hayatlarının teminat altına alınması anlamına geldiği. Suriye yanıyor ve Lübnan’da durum hiç te iç açıcı değil. Hal böyleyken sınır bölgelerinde insanların hayatı tehlikede bulunuyor. Yaşlı, hasta ve sakatlar da dahil olmak üzere bölgede yardımcı olamayacağımız sayıda insanı göçmen olarak başka bir ülkeye almak sadece onların hayatını kurtarmak değil aynı zamanda bu zor günleri atlatmalarına da yardımcı olacak.

Diğer bir argüman da mülteciler içinde mesleki beceri sahibi olanların göçmen olarak alınan ülke için insan kaynağı olarak görülmesi. Almanya ve İsveç liderleri 2013 yılında en çok Suriyeliyi ülkelerine kabul ederken bu argümanı savunmuşlardı. Kendi ülkelerinde mültecilerin çalışabilmelerine olanak sağlanarak uluslararası kültür ve çok dilliliklerinden ve mesleki becerilerinden faydalanarak muazzam sayıda mülteci kabul etmenin maddi ve manevi yükünün hafifletilmesi hedefleniyor.    

Mültecilerin ülkelerine göçmen olarak getirilmesini savunanların son argümanı da olaya insan hayatı ve insan kaynağı olarak bakmak değil de dış politika menfaatleri açısından değerlendirmeleridir. Şu an bir insanlık krizi yaşayan Suriyeli mültecilere daha önce Vietnam, Şili ve Balkan ülkelerinden gelen mültecilere bakıldığı gibi bakmayı reddetmenin uzun vadede ülkenin bölge ülkeleriyle ilişkilerini etkileyeceği endişesi. Suriye ve Iraklıların Müslüman olmaları ve İslami köktenciliğin mülteciler arasında görülmesi batı için bir tehdit unsuru olarak görünebilir. Fakat devlet kabul ettiği mültecilerin background kontrolleri, güvenlik araştırma ve soruşturmaları gibi elemanları kullanarak ülkesine aldığı mültecileri tanımak için elinden geleni yapmalıdır.

Irak’da askeri harekatın konuşulduğu şu günlerde bölge dış politikasını şekillendirmeye çalışan Kanada’nın müttefiklerinin mültecilere yaptığı yardımları tekrar gözden geçirerek bölge için kendi stratejisini belirlemesi gerekiyor.


Murat Kandemir, 31 Ekim 2014

Göçmen Girişimciler İçin Vize Programı: Start-Up

Ukrayna’da doğan ve Kanada’ya yerleşmeye karar veren iki girişimci Stanislav Korsei ve Oleksandr Zadorozhnyi Kanada’nın yeni Start-Up Vize Programı sayesinde aileleri ile birlikte Kanada’ya göç ettiler.

İki göçmenin sosyal medyada sesli görüşme teknolojileri üzerinde faaliyet gösteren firmaları Zeetl, Kanada’nın yepyeni Start-Up Vize programından ilk yararlanan firma oldu.

Zeetl firması sadece üç ay sonra Kanada’nın en başarılı sosyal medya firması Hootsuite Media Inc. firması tarafından satın alındı.

Korsei ve Zadorozhnyi şimdi yeni firma Hootsuite ile birlikte yeni ses teknolojilerini sosyal medya platformlarına nasıl entegre edecekleri üzerine çalışıyorlar.

Önceki gün Globe and Mail gazetesine konuşan Korsei Kanada’ya yeni bir girişimci olarak gelmenin çok zor olacağını sandığını belirtti. Program başvurusunda evrak hazırlama ve bürokrasi sürecinde kurdukları işe Kanada yatırımının makul olacağını kanıtlamaya çalıştılar. Bir Kanada firmasının sermaye yatırımı yapması ile Kanada vatandaşlığına kapıyı araladılar. Onlara göre başvurularının kabul alması düşündüklerinden daha kolay oldu.

Start-up vize programının yeni bir ülkeye aile ile birlikte göç etme şansı olduğunu belirten Korsei kendi tecrübelerinden yola çıkarak bunun kolay ve hızlı olduğunu söyledi.

Ukrayna’ya göre Kanada’da iş yapmanın daha kolay olduğunu söyleyen Korsei kendilerini yeni ülkeye kolay adapte edebildiklerini ve Kuzey Amerikalı partnerleriyle ortak projede çalıştıklarını ifade etti.

Ottawa tarafından 2013 sonlarında duyurulan Start-Up vize programından  onay alan diğer girişimciler önümüzdeki aylarda ortaya çıkacak. Girişimci projelere Kanada yatırımı şartı gerektiğinden belli bir süre alan Start-up projesinde Zeetl firması ilk başarılı firmalardan oldu. Kanada Göçmenlik ve Vatandaşlık Bakanı Chris Alexander 17 Temmuz’da düzenledikleri bir basın toplantısında ilk Start-up vizesi alan Zeetl firması ortaklarını kamuoyuna tanıtarak kendilerine başarılar dilemişti.   

Zaman zaman Türkiye’den Kanada’ya yatırımcı veya girişimci olmak isteyen kişiler bana soru soruyorlar. Kanada’da nasıl iş kurabilirim? Bu sayede nasıl yerleşebilirim?

Soruya cevap olarak verdiğim alternatiflerden birisinin adıdır Start-up Vize Programı. Kanada federal yatırımcı ve girişimci programının bir süredir kapalı olması ve hükümetin alternatif girişimci göçmenlik programları alternatifi oluşturma gayretleriyle tasarladıkları Start-up programı emeklilik dönemini geride bıraktı. Artık emin adımlarla ilerliyor.

Start-up vize başvuruları onaylananlar var fakat şu ana kadar açıklanmadı. 15-20 iş projesinin daha onaylanma sürecinde olduğu belirtiliyor.

Federal hükümet start-up pilot projesinin ilk birkaç yılı için girişimci ve ailelerine verilmek üzere 2.750 vize kotası ayırmıştı.

Kanada’ya gitmek isteyen göçmen girişimci adayları Kanadalı girişimci sermaye firmaları, melek yatırımcılardan projeleri için fon bulmak zorunda. Kanada’da başarı şansı yüksek olan fizibil iş fikirlerine fon koyacak Kanadalı yatırımcı veya melek yatırımcı bulduklarında göçmen girişimci Kanada daimi ikamet başvurusunda bulunabiliyor.

Aynı Zeetl firması ortağı Korsei’nin yaptığı gibi.   

Programın sonuçlarının sadece yabancı girişimcilerin değil aynı zamanda Kanada’nın girişimci toplumuna da yararı olacağı bekleniyor.

Zeetl firmasını satın almaya karar veren Hootsuite yönetici direktörü Ryan Holmes start-up vize programı sayesinde Zeetl firmasını duyduklarını söyledi. Holmes ülkede daha fazla girişimciyi görmek istediklerini de belirtti.

Start-up vize programı sayesinde Kanada girişimcisi olma süreci herkes için aynı olmayabilir. Meksika’da doğan Biritish Columbia eyaleti merkezli online insan davranışları araştırmaları laboratuvaru olan Cognilab’ın kurucusu ve CEO’su Jose Barrios’un start-up vize programı başvurusu geçici ikamet izninin süresi geçmesi neticesinde gecikmelere uğradı.

Barrios ABD’den 10 yıllık geçici ikamet izni aldı ve Kaliforniya’ya göç etti. Kanada’da kalan işini ve ekibini ABD’den takip etmeye çalışan Barrios içinde bulunduğu durumun Kanadalı girişimci sermaye firmalarından fon bulmasını zorlaştırdığını düşünüyor.

İlk Start-up vizesini Şubat ayında alan ve Kanada’da Vancouver’de başlayıp sonra işletme merkezini Victoria’ya taşıyan Barrios Harvard, McGill ve Ryerson üniversitelerinin de aralarında bulunduğu kurumsal firma ve kuruluşlara başarıyla hizmet verdi.

Kanada’yla da yetinmeyen Barrios ticari hayatına muhtemelen ABD’de devam edecek. Cognilab USA firmasını kuran Barrios’un ABD’ye uzanan başarı öyküsü start-up vize programı sayesinde oldu.

Sonuç olarak sizde teknoloji sektöründe uzman olarak çalışıyorsanız ve ekonomik olarak başarı şansı yüksek bir iş fikriniz varsa start-up vize programı sayesinde Kanada kapısını aralayabilirsiniz.


Murat Kandemir, 31 Ekim 2014

30 Ekim 2014 Perşembe

Göçmenlik Kanunu Düzenlemesinin Ardından Aile İçi Şiddet Davalarında Artış

2012 Ekim ayında Göçmenlik ve Mülteci Koruma Yasası (IRPA) göçmenlik başvurularında sahtekarlığı önleme tedbirleri çerçevesinde güncellenmiş ve özellikle aile sponsorluğu kuralları revize edilmişti.

Revizyonlar sonrasında Kanada’ya getirilen eşe daimi ikamet müsaadesi yerine iki yıllık geçici ikamet müsaadesi verilmesi ve sponsor olan eşe başka bir eş için beş yıl sponsor olma yasağı getirilmişti.

Aile birleşimi başvurularında yürürlüğe giren yeni kuralları inceleyen çeşitli çevreler bunun sponsor edilen göçmen kadınların güvenliğini tehlikeye atabileceği uyarısında bulunmuştu.

Sosyal hizmetler sunan bazı sivil toplum kuruluşlarına göre Kanada’da yeni gelen göçmen kadınlara yönelik şiddetin olabileceğine dair yeterince kanıt var. Her altı günde bir Kanadalı kadının eşi veya sevgilisi tarafından öldürüldüğü göz ününe alınırsa göçmenlik kanununun ilgili revizyonlarının aile içi şiddete olan muhtemel etkisini irdelemek gerekiyor.

Revizyonlara imza atan eski göçmenlik bakanı Jason Kenney kanun değişikliklerini göçmenlik başvurularında yapılan yalan beyan ve belge sahtekarlığını gerekçe göstererek savunmuştu. Kenney’in imza attığı bu değişiklikler federal hükümete eş sponsorluğu başvurularında kriterlerin daha sıkı hale getirilmesi için federal hükümete baskı yapan Göçmenlik Sahtekarlığına Karşı Kanadalılar grubu tarafından memnuniyetle karşılanmıştı.

Fakat göçmenlik statüsü elde edilmek için yapılan paralı evliliklerin sayısı o kadar da yüksek çıkmadı. 2012 yılında 134 kişi Kanada’dan sınır dışı edilmiş ve bunların küçük bir kısmının Kanada’ya kapağı atmak için paralı evlilik yaptığı belirlenmişti.

Kanada’nın en hassas ve korunmaya muhtaç bireylerini etkileyen yeni sponsorluk kriterlerinin onların hayatını daha da zorlaştırması aslında olayın en problemli kısmı. Kadın hakları grupları ve avukatlar kanunu tartışıyorlar ve revizyon niyetinin mantıklı gibi durmasına karşın revize edilen kanun değişikliklerinin uzun dönemde eş zorbalığına maruz kalan unutulmuş grup olan kadınların daha da dışlanmasına yol açtığını düşünüyorlar.

İlgili kriterler yeniden belirlenirken devletin yeteri kadar bilgilendirilmediğini ve parlamento sisteminde kanun revize edilme sürecinde özellikle cinsiyet duyarlılığı gösterilmediğine inananlar var. Aile içi şiddete maruz kalan ve yeni göçmen olarak ülkeye getirildiği ve geçici ikamet izni olduğu için de hakkını arayamayan kadınların var olduğu ve şu anda bu kadınların seslerini çıkaramadığına inanılıyor.

Şikayetler sonucunda kanunun ele alınışı ve Kanadalıların yabancılar tarafından kandırılarak aile sponsorluğunu kullanarak ülkeye gelmesini engellemek için yapılan büyük kural değişikliklerini sinek öldürmek için balyoz kullanmaya benzetenler var.

Geçici ikamet sahibi kadılar evde korku içinde yaşıyorlar. İkamet izinleri iki yıllık olduğu ve bu süre zarfında evlilikleri kontrol altında olduğu için aile içi şiddete karşı ne yapacaklar? Şiddeti kabul mü yoksa şikayet mi edecekler? Yasal güvenlikleri için kişisel güvenliklerinden vaz mı geçecekler?

Sivil toplum kuruluşları kanunun şu anki halinin kadın düşmanı ya da ırkçı olmadığını fakat aile içi şiddetinde kadın mağdurun kurban hale getirilmesinde rol oynadığını düşünüyorlar.

Ottawa Kadın Hizmetleri derneği (IWSO) şiddet uygulayan partnerlerin aile sponsorluğunu kadınları kontrol amaçlı kullandıklarına inanıyor.   

IWSO sosyal hizmetler memurları ve çocuk koruma hizmetleri birimi yeni kuralların yürürlüğe girmesi sonrası yeni şiddet davalarını rapor ediyorlar. Risk altındaki kadınlar polis ya da sığınaklar aracılığıyla sosyal hizmet derneklerinin hizmetlerinden yararlanıyorlar.

Şiddet gören mağdur maruz kaldığı şiddeti ispatlamakla yükümlü.

İspatın mağdur tarafından olmasının da adaletsiz ve mantıksız olduğunu düşünenler de var. Hiçbir suç mağdurunun kanıt toplama sorumluluğunun olmaması ve dayak, tokat, aşağılama, maddi zorbalık ve buna benzer suçların ispatının bazen mümkün olmaması işleri daha da zorlaştırıyor. Fakat kanunlar açık. Şiddet mağduru kadın hem acısını çekecek hem de polis, sağlık ve yasal dosyaları ispat için toplayacak.

Mağdurun yüzünde eğer morarma varsa belki şiddeti ispatlamak biraz kolay fakat etkileri daha fazla olan duygusal zorbalık nasıl ispatlanacak?

Yasayı iyi bilen kişiler mülteci sistemini kullanabilirler. Göçmenlik görevlilerinin şiddeti fark etme sorununun herkes farkında. Şiddet mağdurları dil ve kültürel gibi diğer etkenlerin etkisiyle de kendi haklarını arayamıyor.

Şiddete maruz kalan ve hakkını arayamayan birçok mağdur durumu kabullenip ilişki içinde kalmayı göze alıyorlar.    

Evrensel olarak görülebilen cinsiyet ayrımcılığı temelinde yapılan şiddet 1951 Cenova Sözleşmesi’nde iltica etme sebebi olarak tanımlanmamış. Kanada 1993’ten beri cinsiyet ayrımcılığını mülteci başvurularında göz önüne alıyor. Bu da eziyete maruz kalan kadınların haklarının korunması için yapılan büyük bir adım.

ABD’de de kadına yapılan şiddet mülteci başvurularında uzunca bir süre göz ardı edilmişti. Ağustos ayında Amerikan Göçmenlik Temyiz Kurulu’nun bir davada “ilişkilerini bitiremeyen Guatamala’lı evli kadınların” sosyal bir grup olarak sayılması ve iltica başvurusunda bulunabilmesi kararı Amerikan göçmenlik sivil toplum kuruluşlarınca alkışlanmıştı.

Kanada aile içi şiddete uğrayan ve geçici göçmenlik statüsünü kaybetmekten korktuğu ya da dil veya kültürel sebeplerle zorbalığa maruz kaldığı halde hakkını arayamadığı için evliliğinde kalmayı göze alan göçmen kadınlar için bir şeyler yapmalı.


Murat Kandemir, 30 Ekim 2014  

20 Ekim 2014 Pazartesi

Alberta İşgücü İhtiyacı İçin Federal Hükümetle Dirsek Temasında

Eylül ayı itibariyle açılan 21.000 yeni iş alanı ile işsizlik oranının yüzde 4.4’e düştüğü Alberta’da yıl içinde toplamda 54.000 yeni iş açılmış.

Göçmenlik ve iş gücü gibi konularda Kanada federal hükümetle sıkı işbirliğinde olan Alberta ekonomik pazarın ihtiyaçlarını yakından takip ederek kendi bölgesel ekonomisini canlı tutmaya çalışıyor. Bunda da oldukça başarılı görünen Alberta dengeli büyüyen ekonomisiyle kalifiye ve vasıfsız işçilere ihtiyaç duyuyor. Diğer eyaletlerden gelecekleri de bölgesine çekmeye çalışan Alberta yeni göçmenleri ve geçici işçileri beklediklerini bizzat eyalet valisi Jim Prentice bir basın açıklamasında duyurdu.

Ülke genelinde çoğunluğunun kadınların ve gençlerin oluşturduğu 15-24 arası 43.000 kişi iş gücüne katıldı ve genç kişilerin iş gücüne katılma oranı istikrarlı bir oranda devam etti.   

25-54 yaş arası 16.000 kadın daha iş sahibi oldu ve işsizlik oranı yüzde 5.1’e geriledi.

Federal Bakan Jason Kenny Edmonton’da yaptığı bir açıklamada işsiz Albertalıların iş arayarak geçici işçilerden önce iş bulmalarını istedi.

Kenny, Alberta İş, Mesleki Beceri, Eğitim ve Çalışma Bakanı Ric McIver ile bir araya gelerek eyalet göçmenlik programı, federal göçmenlik programı, endüstri ve geçici işçiler konusunu görüştü.

İstikrarlı ekonomik büyümesini devam ettiren Alberta’da ekonominin işgücü ihtiyacını dile getiren bakan Kenney herhangi bir iş fırsatında önceliğin ülkeye getirilen geçici işçilere değil de işsiz Kanadalılara verilmesi gerektiğine inandığını ifade etti.

Kanadalı işverenler Kanadalı işçi bulamadıkları zaman geçici işçi programı (TFW) ile yurt dışından yabancı işçi getirebiliyorlar. Son zamanlarda TFW ile gelen işçilerin Kanadalı işçilerin işlerini elinden aldığı ve gün geçtikçe TFW programının bazı işverenlerce kötüye kullanıldığı şikayetleri gündemi meşgul etmişti.

TFW programına kısıtlamalar getiren bakan Jason Kenney program belge ücretlerini de arttırarak işverenler için daha pahalı hale getirmişti.

Çalıştıracak işçi bulamadıklarından yakınan işverenlere seslenen bakan Kenney işverenlerin daha iyi ücret, sosyal haklar, ev veya ulaşım konusunda verilecek ek haklar, esnek çalışma saatleri veya daha iyi yaşam koşulları gibi unsurları kullanarak Kanadalı işçi bulabileceklerini savundu.    

Kanada İstatistik Bürosu (Statistics Canada) rakamlarına göre tüm işçilerin yüzde 20.5’ini temsil eden 383.900 işçinin saat ücreti 15 dolardan düşük. Ayrıca bu dar gelirli işçilerin yüzde 77’si de 20 yaşın altında.

Kanada’da dar gelirli işçilerin hayat standartlarının yükseltilmesi gerekiyor bu kesin.  


Murat Kandemir, 20 Ekim 2014

16 Ekim 2014 Perşembe

Ottawa, Mültecilerin Sağlık Giderlerini Karşılamamak için Mahkemeye Gidiyor

Kanada federal hükümeti, federal mahkemenin 2012 yılında kesilen fakat “acımasız ve makul olmadığı” gibi sebeplerle mülteci sağlık harcamalarının devlet tarafından tekrar karşılanması yönünde alınan mahkeme kararını temyiz için Federal Temyiz Mahkemesine başvurduğu ortaya çıktı.  

Ülkedeki mültecilerin sağlık bakımları Geçici Sağlık Programı (IFH) altında federal hükümet tarafından ödeniyordu. 2012 yılında federal hükümet radikal bir karar alarak IFH programında kısıtlamaya gitmiş ve bu karardan Kanada’da yaşayan siyasi sığınma başvurusu yapmış aileler kötü etkilenmişti.

Federal hükümetin aldığı tartışmalı karar eyaletlere büyük yük getirmişti. Bazı eyaletler bölgelerinde yaşayan siyasi sığınmacıların acil sağlık harcamalarını karşılamaya başlamış fakat ülke genelinde diğer eyaletlerin mültecilerin sağlık hizmetlerini karşılamamaları yüzünden trajik olaylar yaşanmıştı.

Göçmenlik Bakanı Chris Alexander mültecilerin sağlık masraflarının federal hükümet tarafından karşılanması kararını temyiz başvurusunda bulundu. Eğer temyiz kabul edilirse siyasi sığınmacılar Kanada’da davaları görülene kadar acil tıbbi durumlar haricinde herhangi bir sağlık sigortasından yararlanamayacak ve onların bakımı yine eyaletlerin üzerine kalacak.

Mülteci Bakımı için Kanadalı Doktorlar, Kanada Mülteci Avukatları Derneği ve Çocuklar ve Gençler için Adalet adlı sivil toplum örgütlerinin yaptığı başvuruyu değerlendiren mahkeme daha önce federal mahkemenin mültecilerin sağlık harcamalarını karşılamama kararını “acımasız ve makul olmadığı” gibi sebeplerle iptal etmişti.

Bu yılın Temmuz ayında verdiği 268 sayfalık kararında hakim Mactavish IFH’deki kısıtlama düzenlemelerinin özellikle çocukları kötü etkileyeceği ve bunun Kanada cömertlik standartlarının dışında olacağını ifade etmişti.

Hakim Mactavish kararında sağlık kapsamı verilmemesinin insanların hayatını tehlikeye atacağını vurgulamıştı.

Hükümetin mültecilerin sağlık masraflarının karşılamak istemeyerek kararı temyize gitmesi davada taraf olan STK’lar tarafından kınandı.

Harper hükümeti Kanada’ya gelerek iltica başvurusunda bulunanların ücretsiz sağlık bakımını hak etmediğini düşünüyor.

Hem şimdiki göçmenlik bakanı Chris Alexander hem de bir önceki bakan Jason Kenney Kanada’ya gelen ve siyasi sığınma başvurusunda bulunan çaresiz insanların çoğunu 1951 Cenova Sözleşmesine göre “gerçek olmayan mülteciler” olarak gördüklerini düşünüyorlar. İki bakana göre bu sahte mülteciler Kanada’da Göçmenlik ve Mülteci Kurulu (IRB) tarafından mülteci olarak kabul edilmiş ve göçmenlik statüsü almışlar.

Kanada’da mülteci olarak yaşamak artık iyice zorlaştı. Mültecilere ödenen sosyal yardım ödemelerinin de kaldırılması gündemde. Kimseyi tanımayan, herhangi bir çevresi olmayan ve ülkeye gelen siyasi sığınmacıların mülteci barınakların dışında kalabilecekleri bir yer yok. Maddi durumu olanlar hemen ev tutabiliyorlar fakat herkes o kadar şanslı değil. Barınakta kalmak zorunda olan sığınmacılar aldıkları sosyal yardımlarla ayakta durabiliyorlar. Sosyal yardımların kesilmesi onların barınaklarda kalmalarına sebep olacak bu da zaten yeterli olmayan barınakların fazla kullanılması anlamına gelecek.


Murat Kandemir, 16 Ekim 2014   

13 Ekim 2014 Pazartesi

Kanada’dan Bulgaristan ve Romanya’ya Özel Ticaret Ekspres Programı

Kanada Vatandaşlık ve Göçmenlik Bakanı Chris Alexander 10 Ekim’de yayınlanan basın bildirisiyle Kanada’nın Bulgaristan ve Romanya’ya özel Ticaret Ekspres Programı (BEP) başlattıklarını duyurdu.  BEP’nin amacının bu ülkelerden Kanada’ya gelmek isteyen iş adamlarının ziyaretlerini kolaylaştırmak olduğu vurgulandı.

BEP sayesinde iki ülkeden gelecek iş ziyaretlerinde daha hızlı vize verilmesi gündeme geliyor. Kanada’ya sık sık iş ziyaretleri gerçekleştiren güvenilir ve saygın firmaların görevlileri Bükreş’teki Kanada Elçiliği’ne davet edilecek ve BEP programına katılmaları istenecek.

Kanada daha önce Hindistan, Meksika ve Çin’le benzer ticaret işbirliği programı başlatmıştı. BEP programı altında yapılan vize başvuruları 3 günde sonuçlandırılıyor.

Kanada’nın Bulgaristan ve Romanya ülkeleriyle işbirliğini arttıracak BEP programı aynı zamanda Kanada’nın AB ile imzalayacağı CETA anlaşması önündeki engelleri de ortadan kaldıracak.

Kanada ve AB arasındaki malların ve hizmetlerin serbest dolaşımını öngören CETA anlaşması NAFTA’dan sonra Kanada’nın imzalayacağı en büyük serbest ticaret anlaşması özelliğini koruyor.

Prensipte anlaşan AB ve Kanada geçtiğimiz günlerde ortak deklarasyon yayınlayarak CETA anlaşmasında sona geldiklerini ifade etmişlerdi.

Kanada’nın AB üyesi ülkeler olan Romanya ve Bulgaristan vatandaşlarından vize istemesi CETA anlaşmasının bu iki ülke tarafından veto edileceği riskini taşıyor. AB üyesi ülkelerden vize isteyen Kanada, CETA’nın yürürlüğe girmesi öncesinde tüm pürüzleri ortadan kaldırmaya uğraşıyor.

İşte BEP projesinin amacı da CETA önündeki pürüzleri önlemeyi amaçlıyor. Kanada Vatandaşlık ve Göçmenlik Bakanlığı vizesiz Avrupa konusunda çalışmalarına devam ediyor.

Anlaşmanın tam yürürlüğe girmesi 2016 yılını bulacak.


Murat Kandemir, 13 Ekim 2014

11 Ekim 2014 Cumartesi

ABD-Kanada Arası Sınır Ötesi Ticareti Giderek Artıyor

Yayınlanan StatsCan raporu Kanada dolarının daha fazla alım gücünün olmasıyla alışveriş hacminin arttığını gösterdi.

Kanada İstatistik İdaresi (Statistics Canada) verilerine göre Kanadalıların 2006-2012 arasında gerçekleştirdiği sınır ötesi alışverişin arttığı gözlemlendi. Aynı periyotta Kanadalıların ABD’de alış veriş yapma oranı yüzde 72 artmış.

Rapor, Kanadalıların 2006’da sınır ötesi harcamalarının 4.7 milyar dolardan 2012’de 8 milyar dolara çıktığını gösterdi.

2006’da Kanada doları 85-90 ABD senti iken 2012’de güçlenerek 99-1.03 ABD dolarına çıktı.

Kanada dolarının güçlenmesi ABD’deki malların daha ucuz hale gelmesine ve bunun da daha fazla sınır ötesi ticaret anlamına gelmesine sebep oldu.

160 km sınır boyunda yaşayan Kanadalıların büyük çoğunluğu ABD’ye günübirlik alış veriş yapmak için geçiyor.

2012 yılında Kanadalılar ABD’ye 56 milyon ziyaret gerçekleştirmiş. Bu rakam 2006’daki ziyaret rakamının yüzde 38 fazlası.

Komşudan satın alınan ürünler Kanada’ya göre daha ucuz olan benzin ve market ürünlerinden oluşuyor.

2009 küresel kriz sonrasını saymazsak Kanadalıların harcamaları son beş yılda artış gösterdi.

Satın alındıktan sonra posta ya da kargo yoluyla ülkeye getirilen ABD perakende ürünlerinde de artış gözlemleniyor. 2012’de yüzde 50 artış göstererek çeşitli yollardan satın alınan 3.1 milyar dolarlık ABD ürünü Kanada’ya getirilmiş.

ABD’nin fiyatlama politikası ve ürün çeşitliliği ve aynı zamanda Kanada’daki perakende ürün yelpazesi sınır ticaretini etkileyen diğer etkenlerden.

Kanada İstatistik Kurumu 2012 yılında sınır ötesi ticaretin Kanada perakende sektörünün büyüklüğünün ancak yüzde 1.7’sine denk geldiğini belirtiyor.

Rapor Kanada dolarının 90 ABD senti civarında seyrettiği 2014 yılı için bir tahminleme yapmıyor.

Sınır ticaretindeki büyüme tabii ki Kanada Perakende Konseyi’ni endişelendiriyor.

Konsey, Kanada’nın ABD ile arasındaki perakende fiyat farkı ile ilgili bir şeyler yapılması gerektiği düşüncesinde.

Harper hükümeti perakende ürünlerinin Kanada’da daha fazla olması sonucunu doğuran ‘ülke fiyatlama’ politikasının incelenerek fiyat farkı meselesinin çözüleceğine söz verdi.

Kanada Perakende Sektörü Konseyi hükümetten eskimiş gümrük tarifelerini kaldırması, yönetmelikleri uyumlaştırması ve tedarikçi fiyat stratejileri sorununa eğilmesi gibi sözleri derhal yerine getirmesini istedi.  


Murat Kandemir, 11 Ekim 2014   

9 Ekim 2014 Perşembe

Kanada ve AB Arası CETA Anlaşmasında Sona Gelindi

Gümrük tarifelerini kaldıracak, insanların ve hizmetlerin taraflar arası sınır geçişlerini serbestleştirecek CETA mutabakat anlaşması imza edildi.

Başbakan Stephen Harper 5 Ağustos’ta Kanada ve AB’nin Kapsamlı Ekonomik ve Ticaret Anlaşması’nda (CETA) sona yaklaşıldığını duyurdu. CETA’nın en fazla iki yıl içinde yürürlüğe girmeye hazır olacağı belirtiliyor.

Geçen Ekim’de prensipte kabul edilen CETA halen yürürlükte olan NAFTA’nın yerini alacak. Karşılıklı yatırım ve ticaret serbestisi getirecek anlaşma üzerinde taraflar Mayıs 2009’dan beri çalışıyorlardı.  

Kanada Başbakanı Stephen Harper Kanada ile Avrupa arasındaki serbest ticaret anlaşması konusundaki tüm görüşmelerin karşılıklı mutabakat şeklinde sonlandırıldığını ifade etti. 

Kanada Başbakanı Harper Ottawa’da 26 Eylül’de düzenlenen Kanada-AB zirvesine katılmak üzere Kanada’ya gelen Avrupa Komisyonu Başkanı Jose Manuel Barroso ve Avrupa Konseyi Başkanı Herman Van Rompuy’u ağırladı.  

Kapsamlı Ekonomik ve Ticaret Anlaşması, CETA (Comprehensive Economic and Trade Agreement) nihayet son halini aldı. Kanada Kuzey Amerika Serbest Ticaret Anlaşması olan NAFTA’dan beri bu kadar gelişmiş bir ekonomi ile bu seviyede bir ticaret anlaşması ile bağ kurmamıştı.

Kanada, Romanya ve Bulgaristan vatandaşlarından vize talep ediyor. Kanada organize suçlar ve insan kaçakçılığı gibi çeşitli sebepleri öne sürerek iki ülkeye vize şartında ısrar ediyor. Bazı diplomatlar vize şartının kaldırılmamasının anlaşmanın veto edileceği anlamına geleceğine işaret ediyorlar. Hatta CETA’nın ulusal parlamentolarda mı yoksa sadece Avrupa Parlamentosu’nda mı onaylanacağı netlik kazanmadı.

AB, Kanada’nın Bulgaristan ve Romanya vatandaşlarına uygulanan vize şartı konusunda Kanada’nın özel çalışma yaptığını belirtiyor. AB’nin Kanada büyükelçisi Marie-Anne Coninsx Kanada’nın AB’ye 2007’de katılan bu iki ülke ile ilgili vize anlaşmazlığının çözülmesi adımını atacağı imasında bulundu.

Vize sorununun anlaşmayla bir alakasının olmadığı fakat CETA anlaşmasının önünde bir engel olarak duracağı belirtiliyor.

CETA her iki taraf için çok şeyler vadediyor. 28 üyeli AB için Kuzey Amerika fırsatları doğurmasının yanında Kanadalı işverenler ve hane halkları içinde değer yaratmayı hedefliyor. Kanadalı ve Avrupalılar beraber çalışarak mal ve hizmetlerinin her bir bölge pazarında ve sonuç olarak dünyadaki diğer pazarlarla buluşması sağlanacak.

Kanadalılar Avrupa’da daha fazla ürün satabilecek ve Avrupalılarda Kanada pazarında daha fazla görülecek. Kanada’ya gelecek Avrupa plakalı araçlardan gümrük alınmayacak ve karşılığında Kanada yapımı arabalar gümrüksüz AB’de satılacak. Tipik bir ticaret anlaşmasının beklenen sonuçları.

Kanada araç üreticileri araçlarını AB’ye ihraç edebilecek. Kanadalı çiftçilerin ürettiği taze ve donmuş meyve ve sebzeler, işlenmiş gıdalar, un, yulaf, kanola yağı gibi ürünleri AB üye ülkeleri marketlerinde satılacak. Kanada beyaz et üreticileri daha fazla tavuk ve yumurta satacak. Bazı deniz mahsulleri üzerindeki tarifeler kalkacak. Hatta anlaşma şartları içinde CETA yüzünden zarar gören taraf üyesi üreticilere ödenecek tazminat maddeleri de var.  

Ticaretin dışında Kanadalılar Avrupalılar ile daha farklı yollardan interaktif etkileşime girecekler. ABD’de deki gibi Kanadalıların Avrupa’da yatırımlarını arttırmaları bekleniyor. CETA sayesinde malların ve hizmetlerin ve bununla beraber mimar, mühendis ve IT uzmanları gibi bazı meslek erbabı kişilerin Kanada-AB arası geçişleri serbest olacak.

Bu değişiklikler her iki bölgenin özellikle üçüncü pazarlara açılma konusunda faydasına olacak. Doğal kaynak ihracının artmasıyla son dönemlerde Kanada katma değer yaratma başarısı göstermişti. Bu anlaşma ile dolgun ücretli yeni istihdam alanlarının açılması bekleniyor.

CETA ile Kanada ve AB kader ortaklığı yapacak ve Kanada’yı AB ile buluşturacak. İmzalanan anlaşma ile Kanadalı yatırımcıların AB ülkelerindeki devlet ile sorunlarının çözümü daha kolay olacak.

Serbest ticaret anlaşmasının iki ülke arasındaki ticareti daha da geliştireceğini düşünenler büyük ihaleleri teminat altına alan CETA’nın Kanada eyaletleri ve Avrupalı federal ve bölgesel yönetimleri bir araya getireceğini de düşünüyor. Ayrıca anlaşmanın Kanada işletmelerinin büyük ihalelere rahatlıkla girebilmelerine olanak vererek iş fırsatlarının daha da geliştirilebileceği düşünülüyor.

Şimdi Kanada’daki eyaletler ve bölgeler, CETA anlaşmasının kendilerini nasıl etkileyeceği üzerinde kafa yoruyorlar. Şimdiden çok konuşulan CETA şüphesiz Kanadalı işletme sahiplerine ve vatandaşlarına uluslararası arenada daha fazla fırsat sunacak. 

Murat Kandemir, 9 Ekim 2014

6 Ekim 2014 Pazartesi

Kanada Daha Fazla Göçmen Çekmek İçin Ne Yapmalı?

Ottawa geçen hafta Temmuz ve Ağustos aylarında alınan geçici işçi başvurularının (TFW) 2012 yılının aynı dönemine göre yüzde 74 oranında düştüğünü duyurmuştu.

Bu durumu her ne kadar hükümet bir başarı gibi lanse etse de düşüşün yatırımcı işverenlerin korunması planlarını bozması gibi ülkeye uzun vadeli olumsuz etkileri olacağı kesin.

Geçen haftalarda Kanada İstatistik İdaresi’nin (Statistics Canada) yayınladığı ve ülke popülasyonunun 2038 yılındaki tahminlerinin yer aldığı rapor ülke nüfus artışının istenilen düzeyde olmadığı ve çoğu eyaletin ancak yeni gelen göçmenlerle nüfusunu arttırabileceği ortaya çıkmıştı. 

Kimseyi tam olarak memnun edemeyen Kanada geçici işçi programı son yıllarda oldukça eleştirilmiş programı kötüye kullanan bazı firmalar için soruşturma açılmıştı. Hatta bazı olaylarda Kanadalılar işlerinden olmuş yerlerine yurtdışından getirilen ve daha az bir ücreti kabullenen kişiler işe alınmıştı.

Eleştirilerin hedefinde olan hükümet TFW programına kısıtlamalar getirmiş ve program başvuru ücretlerini de arttırmıştı. Kısıtlamalar sonuç verdi ve TFW kullanım oranı geçen seneye göre % 74 düştü.  

Kanada’nın daha fazla göçmen çekmesi ve Kanada’daki istihdamın ve yatırımları için geçici işçi kullanan işverenlerin korunması amacıyla federal hükümet çeşitli önlemler alabilir. Nüfus artış hızı istenen seviyede olmayan Kanada’nın başka şansı var mı ki?

Mesela federal hükümet geçici işçi programını deneme süreli daimi göçmenlik programı olarak adlandırabilirsiniz. TFW ile gelenleri geçici ya da mevsimlik işçi olarak adlandırdığınızda bilinç altında çalışma zamanı bittiğinde ülkeden ayrılacak kişiler gibi bir anlam hissedilebilir. Ülkeye gelen her geçici işçi çalışma süreleri sonrasında Kanada’ya göç etmedikleri için siz eğer TFW ismini deneme süreli daimi göçmenlik programı gibi isimlendirirseniz o zaman ülkeye gelmek isteyen geçici işçilerin asıl göçmenlik niyetlerini daha iyi değerlendirirsiniz. Yani çalışma süreleri sonrasında ülkede daimi göçmen olarak kalmak isteyenlere izin vererek Kanada Tecrübe Sınıfı (CEC) altında başvurmalarını sağlayabilirsiniz.

İkincisi eyalet aday programlarında kabul edilecek göçmen sayısını arttırabilir ya da kota uygulamasını kaldırabilirsiniz. Eyalette yaşayanları eyaletin kendisi bilir ve her eyalet kendi bölgesindeki ihtiyacını hissettiği kalifiye iş gücünü daha iyi belirleyecektir. Göçmenler Kanada’ya gittikten sonra eyaletlere eşit dağıtılmıyor. Maalesef yeni gelen göçmenleri belli başlı eyaletler kapıyor. Nitelikli elemanların ülkeye bölüştürülmesinde de adil olunmalı. Eyaletler daha özerk göçmenlik programlarını tasarlasınlar ve istedikleri göçmen adayları bölgelerine kendileri kabul etsinler.

Sonuncusu, Kanada’nın yeni uygulamaya koyacağı hızlı geçiş (ekspres entry) ile ilgili olarak kamuoyunun bazı tereddütleri var. Hala üzerinde çalışılan program detaylarının son hale gelmesinden sonra önümüzdeki sene başından itibaren başlayacak hızlı geçiş sisteminde göçmen seçimi nasıl olacak? Mesela önce sadece Kanadalı işverenlerin istedikleri göçmen adayını seçebileceği söylenmiş daha sonra eyaletlerin de istedikleri kişiyi aday göstereceği belirtilmişti. Göçmen aday belirleme süreci hem eyaletlerin hem de Kanada’ya yerleşmek isteyen adayın menfaatlerine uygun olarak belirlenecek mi? Programda şu an son rötuşlar atılıyor. Programın yürürlüğe girmesiyle Kanada’nın en büyük göçmenlik programı olan federal nitelikli göçmen programı (FSW) tarihe karışacak. Uzun yıllar FSW sayesinde ülkeye göçmen alan Kanada ekspres giriş sistemi ile sorunsuz göçmen seçme ve yerleştirme programına sahip olacak mı? Eğer olmayacaksa bu Kanada göçmenlik sistemini geriye götürecektir.

Nüfus artış sorunu, yaşlanan nüfus ve çok düşük doğum oranları vs. gibi sorunlar bundan 25 yıl sonraki nüfus projeksiyonları hakkında iç karartıcı işaretler veriyor. Tüm göçmenlik programları en iyi eğitim almış olanı ve kalifiye adamı hedefliyor olabilir ama program göçmen akışının da önüne ket vurmamalı.


Murat Kandemir, 6 Ekim 2014