2012 Ekim ayında Göçmenlik ve
Mülteci Koruma Yasası (IRPA) göçmenlik başvurularında sahtekarlığı önleme
tedbirleri çerçevesinde güncellenmiş ve özellikle aile sponsorluğu kuralları
revize edilmişti.
Revizyonlar sonrasında Kanada’ya
getirilen eşe daimi ikamet müsaadesi yerine iki yıllık geçici ikamet müsaadesi
verilmesi ve sponsor olan eşe başka bir eş için beş yıl sponsor olma yasağı
getirilmişti.
Aile birleşimi başvurularında
yürürlüğe giren yeni kuralları inceleyen çeşitli çevreler bunun sponsor edilen
göçmen kadınların güvenliğini tehlikeye atabileceği uyarısında bulunmuştu.
Sosyal hizmetler sunan bazı sivil
toplum kuruluşlarına göre Kanada’da yeni gelen göçmen kadınlara yönelik
şiddetin olabileceğine dair yeterince kanıt var. Her altı günde bir Kanadalı
kadının eşi veya sevgilisi tarafından öldürüldüğü göz ününe alınırsa göçmenlik
kanununun ilgili revizyonlarının aile içi şiddete olan muhtemel etkisini
irdelemek gerekiyor.
Revizyonlara imza atan eski
göçmenlik bakanı Jason Kenney kanun değişikliklerini göçmenlik başvurularında
yapılan yalan beyan ve belge sahtekarlığını gerekçe göstererek savunmuştu. Kenney’in
imza attığı bu değişiklikler federal hükümete eş sponsorluğu başvurularında
kriterlerin daha sıkı hale getirilmesi için federal hükümete baskı yapan
Göçmenlik Sahtekarlığına Karşı Kanadalılar grubu tarafından memnuniyetle
karşılanmıştı.
Fakat göçmenlik statüsü elde
edilmek için yapılan paralı evliliklerin sayısı o kadar da yüksek çıkmadı. 2012
yılında 134 kişi Kanada’dan sınır dışı edilmiş ve bunların küçük bir kısmının Kanada’ya
kapağı atmak için paralı evlilik yaptığı belirlenmişti.
Kanada’nın en hassas ve korunmaya
muhtaç bireylerini etkileyen yeni sponsorluk kriterlerinin onların hayatını
daha da zorlaştırması aslında olayın en problemli kısmı. Kadın hakları grupları
ve avukatlar kanunu tartışıyorlar ve revizyon niyetinin mantıklı gibi durmasına
karşın revize edilen kanun değişikliklerinin uzun dönemde eş zorbalığına maruz
kalan unutulmuş grup olan kadınların daha da dışlanmasına yol açtığını
düşünüyorlar.
İlgili kriterler yeniden
belirlenirken devletin yeteri kadar bilgilendirilmediğini ve parlamento
sisteminde kanun revize edilme sürecinde özellikle cinsiyet duyarlılığı
gösterilmediğine inananlar var. Aile içi şiddete maruz kalan ve yeni göçmen
olarak ülkeye getirildiği ve geçici ikamet izni olduğu için de hakkını
arayamayan kadınların var olduğu ve şu anda bu kadınların seslerini çıkaramadığına
inanılıyor.
Şikayetler sonucunda kanunun ele
alınışı ve Kanadalıların yabancılar tarafından kandırılarak aile sponsorluğunu
kullanarak ülkeye gelmesini engellemek için yapılan büyük kural değişikliklerini
sinek öldürmek için balyoz kullanmaya benzetenler var.
Geçici ikamet sahibi kadılar evde
korku içinde yaşıyorlar. İkamet izinleri iki yıllık olduğu ve bu süre zarfında
evlilikleri kontrol altında olduğu için aile içi şiddete karşı ne yapacaklar? Şiddeti
kabul mü yoksa şikayet mi edecekler? Yasal güvenlikleri için kişisel
güvenliklerinden vaz mı geçecekler?
Sivil toplum kuruluşları kanunun
şu anki halinin kadın düşmanı ya da ırkçı olmadığını fakat aile içi şiddetinde
kadın mağdurun kurban hale getirilmesinde rol oynadığını düşünüyorlar.
Ottawa Kadın Hizmetleri derneği
(IWSO) şiddet uygulayan partnerlerin aile sponsorluğunu kadınları kontrol
amaçlı kullandıklarına inanıyor.
IWSO sosyal hizmetler memurları
ve çocuk koruma hizmetleri birimi yeni kuralların yürürlüğe girmesi sonrası
yeni şiddet davalarını rapor ediyorlar. Risk altındaki kadınlar polis ya da
sığınaklar aracılığıyla sosyal hizmet derneklerinin hizmetlerinden
yararlanıyorlar.
Şiddet gören mağdur maruz kaldığı
şiddeti ispatlamakla yükümlü.
İspatın mağdur tarafından
olmasının da adaletsiz ve mantıksız olduğunu düşünenler de var. Hiçbir suç
mağdurunun kanıt toplama sorumluluğunun olmaması ve dayak, tokat, aşağılama,
maddi zorbalık ve buna benzer suçların ispatının bazen mümkün olmaması işleri
daha da zorlaştırıyor. Fakat kanunlar açık. Şiddet mağduru kadın hem acısını
çekecek hem de polis, sağlık ve yasal dosyaları ispat için toplayacak.
Mağdurun yüzünde eğer morarma
varsa belki şiddeti ispatlamak biraz kolay fakat etkileri daha fazla olan
duygusal zorbalık nasıl ispatlanacak?
Yasayı iyi bilen kişiler mülteci
sistemini kullanabilirler. Göçmenlik görevlilerinin şiddeti fark etme sorununun
herkes farkında. Şiddet mağdurları dil ve kültürel gibi diğer etkenlerin
etkisiyle de kendi haklarını arayamıyor.
Şiddete maruz kalan ve hakkını
arayamayan birçok mağdur durumu kabullenip ilişki içinde kalmayı göze
alıyorlar.
Evrensel olarak görülebilen cinsiyet
ayrımcılığı temelinde yapılan şiddet 1951 Cenova Sözleşmesi’nde iltica etme
sebebi olarak tanımlanmamış. Kanada 1993’ten beri cinsiyet ayrımcılığını mülteci
başvurularında göz önüne alıyor. Bu da eziyete maruz kalan kadınların
haklarının korunması için yapılan büyük bir adım.
ABD’de de kadına yapılan şiddet
mülteci başvurularında uzunca bir süre göz ardı edilmişti. Ağustos ayında Amerikan
Göçmenlik Temyiz Kurulu’nun bir davada “ilişkilerini bitiremeyen Guatamala’lı evli
kadınların” sosyal bir grup olarak sayılması ve iltica başvurusunda bulunabilmesi
kararı Amerikan göçmenlik sivil toplum kuruluşlarınca alkışlanmıştı.
Kanada aile içi şiddete uğrayan
ve geçici göçmenlik statüsünü kaybetmekten korktuğu ya da dil veya kültürel
sebeplerle zorbalığa maruz kaldığı halde hakkını arayamadığı için evliliğinde
kalmayı göze alan göçmen kadınlar için bir şeyler yapmalı.
Murat Kandemir, 30 Ekim 2014