Kaçak göçmenlerin bir ülkeye
girerken hayatlarını tehlikeye atması dendiğinde aklımıza daha çok Meksika-ABD
sınırı gelir. Oysa Kanada-ABD sınırı yasa dışı geçişlerin en çok yaşandığı
yerlerden birisi olarak göze çarpıyor.
Resmi görevliler ve mülteci
çalışmaları yapan bazı uzmanlara göre sınır boyunda geçiş yapmak isteyen kaçak
göçmenler tehlikeli bir maceranın içine atılıyorlar. Trenden atlamak, nehri
yüzerek geçmek ve özellikle kışın ormanın içinden yürüyerek geçmek zorunda
kalan mülteci adayları hayatlarını tehlikeye atıyor ve hatta ciddi şekilde
yaralanıyorlar.
Kışın karın ortasında geçmeye
çalışan kaçak göçmenler her iki taraf sınır görevlilerinin dikkatini çekiyor
bazıları hastaneye kaldırılıyor. Uzun süre aşırı soğuğa maruz kalıp elini ve
kolunu kaybedenler bile var.
Sınır boyunca mültecilere hizmet
veren sosyal kuruluşlar hayatlarını riske atarak Fort Erie ve Ontario
şehirlerini Buffalo ve New York’tan ayıran nehir ve demiryolu köprüsünü geçmeye
çalışan belgesiz göçmenlere acil yardım hizmetleri sunuyorlar.
ABD tarafından Kanada’ya demiryolu
köprüsünü kullanarak geçmeye çalışan ve kendisine tren çarpmasıyla yaralanan ve
sonunda iki ayağını da kaybeden mülteci bile var.
İnsanlar çaresiz olduğunda ülkeye
giriş yapabilmenin bir yolunu mutlaka buluyor.
El Salvador, Meksika, Kolombiya
gibi Güney Amerika ülkelerinin yanında çeşitli Ortadoğu ve Doğu Avrupa ülkelerinden
ABD’ye gelen kaçak göçmenler bir yolunu bulup Kanada’ya giriş yapıyorlar. Giriş
yaptıktan sonra da ülkede resmiyet kazanabilmek için siyasi sığınma talebinde
bulunuyorlar.
Siyasi sebepler veya ülkesindeki iç
karışıklıklar sebebiyle gelenler olduğu gibi aile içi şiddet gibi özel
durumları yüzünden gelenler de var.
Eskiden işler daha kolaydı.
ABD-Kanada sınırında göçmenlik ofislerinde siyasi sığınma başvurusu
yapılabiliyordu. 11 Eylül olayının etkisiyle 2004’ün son aylarında yürürlüğe
giren Güvenli Üçüncü Ülke Anlaşması (Safe Third Country Agreement) ile siyasi
sığınma başvurusu yapmak biraz daha komplike bir hal aldı.
ABD ve Kanada arasında sınır
güvenliğini arttırmak ve ülkeye gelecek siyasi sığınmacı sayısını azaltmak gibi
amaçlarla yürürlüğe giren Güvenli Üçüncü Ülke Anlaşması Kanada’ya yasal olarak
giren sığınmacıların sayısını azalttı belki ama illegal yollarla ülkeye
girişlerin sayısında patlama olmasına sebep oldu.
Anlaşma’ya göre ABD veya Kanada’ya
siyasi sığınma başvurusu yapmak isteyen kişi ayağını karaya ilk bastığı ülkeye sığınma
başvurusu yapması gerekiyor. Siyasi sığınmacı adayının gelmek istediği ülkede
kan bağı olan bir akrabası varsa bu kişi bu kuraldan muaf tutuluyor. Ayrıca
Kanada’da başvuru yapanlarda ülke içi başvuru (inland) yaptığı için bu
muafiyetten yararlanıyor.
Özetlersek, ülkesini terk edip ilk
olarak ABD’te ayak basan bir mülteci Kanada’da yaşayan bir akrabası (anne,
baba, kardeş, kuzen vs) yoksa resmi olarak sadece ABD’de sığınma başvurusunda bulunabilir.
ABD’de bulunan ve Kanada’ya sığınma başvurusunda bulunmak isteyen göçmene ise illegal
olarak ülkeye geçmek ve “içerden” başvuru yapmak kalıyor.
Anlaşma sonrası iki ülke arasında
kaçak geçişler hem arttı hem de düzenli bir hal aldı. Güvenli Üçüncü Ülke
Anlaşması uyarınca ABD’ye geri gönderilmek istemeyen kaçak göçmenler Kanada’ya
hava veya deniz yoluyla ulaşıyor. Karayoluyla ilk ABD’ye ayak basan ve geri
gönderilmek istemeyen kaçak göçmenler de siyasi sığınma başvurularını kaçak
olarak geçtikleri Kanada topraklarında yapıyorlar.
Mülteci sayısını indirmeyi
amaçlayan Anlaşma’nın kolaylıkla delinmesiyle olay artık kontrolden çıktı ve hatta
2012 yılında dönemin Kanada göçmenlik bakanı Jason Kenney, Anlaşma’nın artık
işe yaramadığı itirafında bulundu.
Hükümet kanadında Güvenli Üçüncü
Ülke Anlaşması ile ilgili herhangi bir revizyon düşünülmüyor. Yasa hala
yürürlükte. İllegal geçişler aynen devam ediyor.
Göçmenler, Kanada’ya kaçak giriş
yaparken yaşadıkları zorluklarının yanı sıra insan kaçakçılarının da ellerine
kurban olarak düşüyorlar.
Çaresiz kalan kişi anlaşma veya
kural tanımıyor.
Murat Kandemir, 7 Kasım 2014
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder