Davayı açan gazeteciler ve avukatlar başbakan Stephen
Harper’ın Anti-Terör Yasası C-51’i acemice yazıldığını iddia ederek mahkemeye
götürdü.
Gazetecilerin üye olduğu Kanadalı Gazeteciler İfade
Hürriyeti (CJFE) ve avukatların kurduğu Kanada Sivil Özgürlükler Derneği (CCLA)
Ontario Yüksek Mahkemesi’nde C-51 yasasının demokratik bir toplumda gerekçesiz
olduğu istemiyle dava açtılar. İki grupta mahkeme başvurularını toplumda
oldukça tepki çeken anti terör yasasının 18 Haziran’da yürürlüğe girmesinden
birkaç hafta sonra yaptı.
Daha önceki yazılarımda C-51 yasasının birileri
tarafından mutlaka iptal istemiyle mahkemeye götürüleceğini yazmıştım.
National Observer internet sitesinin 23 Temmuz tarihli
Fram Dinshaw imzalı haberine göre CJFE yönetici direktörü Tom Henheffer yasayı
iğrenç ve korkutucu bulduğunu ve hakların kolayca sallanan bir balta ile değil çay
kaşığı ile geri alındığı yorumunda bulundu.
Henheffer yasanın dikkatsizce yazıldığını ve bununla
hükümetin temel hak ve özgürlükleri umursamadığını gösterdiğini belirtti. Daha
önceki basına karşı çeşitli baskıları hatırlatan Henheffer C-51’den önce basın
konferanslarında ve bilgiye ulaşmada yaşadığı tecrübelerden Harper hükümetinin
medya üzerindeki çeşitli kısıtlamaları olduğunu hatırlattı.
Gazeteciler C-51 yasasıyla büyük risk altına
giriyorlar. Henheffer’e göre C-51’in yasalaşmasıyla hükümet rasgele insanları
hedef alarak ana haber başlıklarını kontrol etme amacında olacağı için ulusal
güvenlik ya da sokaktaki G-20 karşıtı gibi protestoların haberini yapan
gazeteciler şimdi daha çok zorlukla karşılaşacaklar.
Geçmişte protestoları haber yapan bazı gazeteciler
tutuklanmıştı. New Brunswick’ten gazeteci Miles Howes 2013 yılında protestolar
esnasında Kanada kaliyet polisini (RCMP) sözle tehdit ettiği gerekçesiyle
tutuklanmış fakat bazıları gazetecinin Atlantik Kanada’da kaya gazı çalışmaları
hakkında çok soru sorduğu için gözaltına alındığını düşünüyor.
Kanada’da olanlara inanamadığını söyleyen Henheffer bu
tür gelişmeleri Türkiye ve Mısır gibi ülkelerde hükümetlerin basın özgürlüğüne
karşı tutunduğu tavırlara benzetti.
Yürürlüğe giren yasanın Kanada güvenlik istihbarat örgütü
(CSIS) memurlarına güvenlik tehdidi olarak görülen online yayınları kaldırma
yetkisi vermesi de eleştiriliyor.
Hükümet yetkililerinin vatandaşlara ait internet
paylaşımlarından istediğini internetten silebildiği ülke sağlıklı bir demokrasi
midir?
Kanada, C-51 öncesinde CSIS istihbarat ajansının
faaliyetlerinde parlamento denetimi olmayan batı demokrasilerinden birisiydi.
Henheffer bunu ironik buluyor çünkü CSIS ayrı bir istihbarat örgütü olarak
1980’lerde siyasi rakiplere karşı casusluk faaliyet yürüterek gücünü kötüye
kullanan RCMP’ye karşı oluşturulmuş.
CCLA ve CJFE organizasyonları CSIS yasasını revize
eden anti terör yasasına (C-51) karşı açtıkları davada birleştiler. Açtıkları davada
CSIS, göçmenlik ve mülteci koruma yasası (IRPA) ve ceza yasasında terörizmi
yayma veya övme maddelerinin çok geniş ele alındığı ve anayasanın koruması
altındaki ifade özgürlüğüne bir tehdit oluşturduğu iddia ediyorlar.
Açılan dava güvenli hava seyahati kanunuyla (Secure
Air Travel Act) oluşturulması planlanan uçuş yasağı konan şüpheliler listesine (no-fly
list) de karşı çıkıyor.
Yeni yasa ayrıca Kanada güvenliği bilgi paylaşımı yasası
(Security of Canada Information Sharing Act) ile vatandaşlara ait kişisel
bilgilerin 17 federal kurum arasında paylaşılmasına olanak tanıyor.
Her iki dernekte yürürlüğe giren C-51 yasasının
maddelerinin doğal hukuku gözetmemesi yüzünden yüksek mahkeme tarafından
anayasaya aykırı olarak görüleceği ve iptal edileceğinden emin.
Yüksek mahkemedeki süreci takip edeceğiz.
Murat Kandemir, 9 Ağustos 2015
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder