Kanada iltica sisteminin dünyadaki en iyisi olduğunu artık söyleyemeyiz. Kanada iltica sistemi son dönemde oldukça değişiklikler gördü.
Özellikle Aralık 2012’den itibaren yürürlüğe giren son değişikliklerle birlikte Kanada’nın geleneksel mülteci-sever-ve-korur imajı yıkılmıştır. Kanada’nın oluşturmaya çalıştığı bu yeni sistemi sevebilir veya sevmeyebilirsiniz. Ama göçmenlik programlarından sonra mülteci sisteminin de değişmesiyle Kanada’nın yabancılara olan yeni tutumunu göz ardı edemeyiz.
Avrupa ülkelerinin uyguladığı iltica sistemi ile karşılaştırdığımızda Kanada, ülkesine bir şekilde gelmiş ve siyasi sığınma talebinde bulunanlara oldukça cömert davranmıştır.
2008 yılında ABD ve Kanada arasında imzalanan Güvenli Üçüncü Ülke Anlaşması (Safe Third Country Agreement) ile ABD üzerinden Kanada’ya gelecek olan ilticacıların önü kesilmiş ve o günden beri yapılan türlü revizyonlarla şimdiki halini almıştır.
Kanada’nın hala çok cömert bir iltica sistemine sahip olduğunu söyleyenler aslında yanılıyorlar. Kanada’ya gelerek iltica edenlerin davaları için sahip oldukları temyiz olanakları ve dava kabul oranları dünyada diğer liberal demokratik ülkelere göre benzerlik taşıyor. Kanada sisteminde iltica davası reddedilen bir mülteci Birleşik Krallık’ta ki bir mülteciden birkaç farklı temyiz hakkına sahip olmakta o kadar.
Önceleri özellikle 20 yıl önce Kanada mülteci sistemi dünyadaki en adil ve cömert sistemlerden birisiydi. Mültecilerin siyasi sığınma talepleri 2 üyeli mahkemelerde değerlendiriliyordu. Sığınmacılar davaları süresince hem çalışma iznine sahip oluyorlardı hem de federal sağlık kapsamında hizmet alıyorlardı. Sistem oldukça değişime uğradı. Özellikle son iki yıl içinde Kanada iltica sistemi de radikal değişikliklere uğradı.
Artık Kanada topraklarına ulaşan ve iltica etmek isteyenler 15 gün içinde ilk başvurularını yapmak zorundalar. Bu kadar kısa süre iltica davasına konması gereken evrakların elde edilmesi için yeterli değil. Siyasi sığınma talebi başvurularında hayati önem taşıyan birçok bilgi ve belge eksikliği nedeniyle ön başvurular eksik ve yanlış olacak. Dava için önem arz eden birçok delil sunulamayacak. Mülteci davalarında yanlış karar hayatlara mal olabilir.
15 Aralık’ta Menşe Ülkeler Listesi (Designated Countries of Origin) yayınlanmıştı. Bu listedeki ülkeler şimdilik Avrupa Birliği üyesi ülkeleri, Meksika ve ABD’den oluşuyor. DCO listesi insan haklarına saygılı bir geçmişi olan, demokratik bir idaresi ve genel olarak “güvenli” sayılan ülkelerden oluşuyor ve bu ülkelerden gelen mülteci adaylarının başvuruları daha hızlı bir şekilde 60 günde değerlendirilecek.
DCO ülkelerinden gelerek iltica talebinde bulunanlara davaları netleşinceye kadar çalışma izni de yok. Sağlık kapsamı da verilmeyecek.
Dünyada gerçekten de refah seviyesi yüksek, insan haklarını gözeten, demokratik ve güvenli sayılan ülkeler var. AB üyesi birçok ülke gibi. Böyle ülkelerin olmadığını kimse söylemiyor. Fakat DCO listesindeki ülkeden gelen tüm başvurulara “asılsız mülteci başvuruları” olarak bakmak o ülkelerden gelen ve gerçekten siyasi nedenlerle devlet korumasına muhtaç vatandaşların temel insan haklarından yoksun bırakılması değil de nedir?
Son beş yılda Kanada mülteci davalarında oldukça dosya birikimi oldu. Kaynak yetersizliği bu yığılmayı kat kat arttırdı. İlticacıların dosyalarıyla ilgilenen Göçmenlik ve Mülteci Kurulu, IRB’de (Immigration and Refugee Board) yeterli duruşma hakimi olmaması dosyaların ya adil şekilde irdelenememesi ya da hiç incelenemeden birikmesine yol açtı. Son yapılan reformlar mültecilerin adil yargılanma sürecine yardımı olmayacak gibi. Zira ne IRB’nin ne de Legal Aid’in (dar gelirli ve parası olmayanlara avukatlık ücreti yardımı yapan birim) bütçesi arttırılmadı. Devlet az kaynak ve çok adımdan oluşan bir sistemden daha etkin ve hızlı sonuçlar beklemekte.
Yeni yasa ayrıca devlete ilticacıları çocuklarıyla birlikte gözaltına alma yetkisini de veriyor. Haziran 2012’den beri Kanada’nın göçmen gözaltı politikası da değişti. Yeni yasa ile tutukluluk süreleri oldukça uzun olabiliyor. Eskiden IRB gözaltına alınan mültecinin durumunu ilk 48 saatte gözden geçirmek ve tutukluluk hali devam ettiğinde sonraki yedi gün içinde kararı gözden geçirmek zorundaydı. Tutukluluk süresi bir haftayı geçen kişilerin durumu gerektiğinden fazla gözaltına alınmamasından emin olunmak için her ay yeniden gözden geçirilirdi.
Yeni yasa ile birlikte Halk Güvenliği Bakanı Kanada’ya “usulsüz giriş” yaptığını düşündüğü kişileri otomatik olarak gözaltına alma yetkisi de aldı. Hatta bunu herhangi bir delille desteklemek zorunda da değil. Ülkeye yabancı birisinin yaptığı herhangi bir girişi “usulsüz giriş” olarak tanımlamak için “keyfi” bir fikir yada basit bir “şüphe” yeterli olacak.
Gözaltı süresince daha önce kullanılan otel tarzı misafirhaneler değil de orta dereceli güvenlikli hapishaneler kullanılacak. Siyasi sığınma talebinde bulunacaklar “hapishane”ye sığınmış olacak.
Tüm herkes bilmelidir ki Kanada artık eski Kanada değil. Mültecilere karşı gösterdiği dünyaca bilinen ve insani geleneksel yapısı artık şekil değiştiriyor. Kanada’ya siyasi sığınma talebiyle ulaşmak bir avantaj olmayacak artık. Diğer herhangi bir ülkede siyasi sığınma hakkı elde etmeye çalışmakla aynı olacak.
Kanada mültecilere davranışı bakımından artık diğer ülkelere örnek olmayacak sadece dünyada sıkı mülteci uygulamalarını aynen takip edecek.
Eski Kanada yok artık. Yenisi var.
Murat Kandemir, (Member of ICCRC) 6 Şubat 2013
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder