27 Mart 2013 Çarşamba

Ottawa Ofisi Kapanıyor, Mülteci Davaları Montreal’de Görülecek

Ottawa’daki bir grup göçmenlik avukatı federal hükümetin iltica davalarının görüldüğü yerel ofisleri kapatma kararına siyasi sığınmacıların adil bir duruşma görmesini zorlaştıracağı iddiasıyla karşı çıkıyor.

Ottawa’daki ilticacıları temsil eden otuzdan fazla avukatın temsilcilerinden olan avukat Mike Bell’e göre Göçmenlik ve Mülteci Kurulu’nun (IRB) Ottawa Slater Street’deki ana merkezinde yeteri kadar odası olduğuna dikkat çekti. Ocak ayında kendilerine tüm iltica davalarının Mart ayı sonu itibariyle Montreal’daki ofislerde görüleceği bilgisinin verildiğini söyleyen Mike’a göre asıl sebep Kanada Maliye Bakanlığı’nın tüm hükümet organlarından tasarrufa gitmeleri  talebi.

Bu talebin savunmasız olan siyasi sığınmacılarının adalete ulaşmasını engellediğini düşünen Bell “Birinden dilini konuşamadığı yeni bir ülkeye ayak basar basmaz iki ay içinde başka bir şehre gitmesini istemek ne gerçekçi ne de adil” dedi.   

Ottawa’daki IRB bürosu belgeleri teslim alan, göçmenlik, siyasi sığınma talepleri ve göçmenlik temyiz şubesi davalarına bakmakla görevli. Hatta Ottawa’daki bazı göçmenlik ve temyiz davalarına Montreal’daki hakimler video konferans şeklinde katılıyorlar.  

Ottawa ofisinde yılda 600 iltica duruşması görülüyor ve birikmiş üç yıllık mülteci temyiz dosyaları da var.

Ottawa’da duruşma salonları kapanmamalı.

IRB konuyla ilgili herhangi bir yorum yapmadı.

Geçen Aralık ayında yürürlüğe giren yeni kurallara göre bundan sonra Kanada’ya iltica edenler IRB tarafından 45-60 gün içerisinde duruşmaya çıkarılacak. Bu Kanada’ya giden yeni siyası sığınmacılar için Kanada’da geçirecekleri birkaç ay demek oluyor. Bu kısa sürede gerekli yasal bilgiden mahrum siyası sığınmacı adayının dosyasını hazırlaması ve avukat tutması gerekiyor. Ottawa ofisinin kapatılması sonrasında artık yeni iltica edenler duruşmalarının yapılacağı Montreal’e gidecekler.  Ottawa’da yaşayıp Montreal’e duruşmaya gidecekler duruşma saatine göre seyahatlerini ayarlamak durumunda kalacaklar.

Sıradan bir iltica duruşması ortalama üç saat sürüyor. Tabi evrak eksikliği, tercüman yokluğu, hastalık ya da geç kalma gibi durumlarda gecikmeler de yaşanabiliyor.

Montreal’e duruşmaya katılacak olan mülteci yol ve konaklama gibi ek masraflara da katlanacak. Aynı masrafları duruşmaya katılmak için Montreal’e gitmek zorunda kalan avukatlar da yapacak. Bu da avukatları pek memnun etmiyor.

Maddi güçleri pek olmayan mültecilerin bu ek masrafları nasıl karşılayacağı belirsiz. Avukatlar en azından Ottawa’da ki duruşmalarda video konferans sisteminin devam etmesini istiyorlar.

IRB Winnipeg ve Edmonton bölgelerinde video konferans sisteminin hayata geçirileceğini vurguladı. Toronto’da ki IRB ofisinde duruşmalar yapılmaya devam edecek.

Eğer ilticacıysanız ya Toronto’da olun ya da Montreal’e gidin. Ama Ottawa’da olmayın. Yoksa size çok pahalıya malolur. 

Murat Kandemir, (Member of ICCRC), 27 Mart 2013 

21 Mart 2013 Perşembe

Kategorilere Göre 2008-2012 Arasında Kanada'ya Kabul Edilen Daimi Göçmen Sayıları

Canada - Permanent Residents by Category 2008-2012
Kategori 2008 2009 2010 2011 2012
Spouses and partners 44,208 43,904 40,763 38,538 39,471
Sons and daughters 3,254 3,025 2,957 2,740 2,710
Parents and grandparents 16,600 17,178 15,326 14,080 21,778
Others 1,519 1,100 1,177 1,094 942
Family class 65,581 65,207 60,223 56,452 64,901
Skilled workers - principal applicants 43,360 40,733 48,820 36,778 38,577
Skilled workers - spouses and dependants 60,372 55,221 70,537 52,007 52,790
Entrepreneurs - principal applicants 446 370 291 184 127
Entrepreneurs - spouses and dependants 1,255 943 796 522 351
Self-employed - principal applicants 164 182 174 113 89
Self-employed - spouses and dependants 341 360 326 236 153
Investors - principal applicants 2,832 2,871 3,223 2,980 2,615
Investors - spouses and dependants 7,370 7,432 8,492 7,606 6,734
Canadian Experience Class - principal applicants 0 1,775 2,533 3,973 5,939
Canadian Experience Class - spouse and dependants 0 770 1,384 2,054 3,414
Provincial/territorial nominees - principal applicants 8,343 11,800 13,856 15,296 17,177
Provincial/territorial nominees - spouses and dependants 14,075 18,579 22,574 23,122 23,652
Live-in caregivers - principal applicants 6,157 6,273 7,664 5,033 3,684
Live-in caregivers - spouses and dependants 4,354 6,182 6,247 6,214 5,315
Economic immigrants 149,069 153,491 186,917 156,118 160,617
Government-assisted refugees 7,295 7,425 7,264 7,364 5,412
Privately sponsored refugees 3,512 5,036 4,833 5,583 4,212
Refugees landed in Canada 6,995 7,206 9,041 10,743 8,578
Refugee dependants 4,057 3,183 3,559 4,183 4,854
Refugees 21,859 22,850 24,697 27,873 23,056
DROC and PDRCC* 2 4 0 6 4
Temporary resident permit holders 113 106 109 88 67
Humanitarian and Compassionate cases 3,453 3,142 2,900 2,687 2,918
Other H and C cases outside the family class / Public Policy 7,168 7,371 5,837 5,524 5,947
Other immigrants 10,736 10,623 8,846 8,305 8,936
Category not stated 2 1 7 3 5
Total 247,247 252,172 280,690 248,751 257,515

Kaynak: CIC
         

18 Mart 2013 Pazartesi

AB Vize Politikası, Mülteciler ve Kuzey Amerika


AB vize kuralları güncelleniyor
AB dışişleri bakanları birkaç yıl önce iyice gevşettikleri vize yönetmeliğini masaya yatırıyor. Siyasi sığınmacı dolan AB’de artık gelenler dışarı çıkmak istemiyor.

Almanya, Romanya ve Bulgaristan’nın Avrupa Şengen bölgesine alınması fikrine karşı çıkıyor. Romanya ve Bulgaristan’ın Şengen bölgesine katılma girişimleri Almanya tarafından veto ediliyor.

Der Piegel dergisine konuşan Alman İçişleri Bakanı Hans-Peter Friedrich Alman vatandaşlarının Şengen bölgesinin genişlemesini bazı temel şartların oluşmasıyla kabul edeceklerini söyledi. Bakana göre Bulgaristan ve Romanya bazı konularda ilerleme sağladı fakat yeterli değil hatta her türlü yolsuzlukla savaşta kat etmeleri gereken yolu daha alamadılar. 

Alman Dışişleri Bakanı Hans-Peter Friedrich oldukça endişeli. 2011 yılında ülkesine Sırbistan ve Makedonya’dan gelen 7.000 kişinin siyasi sığınma talebinde bulunduğunu söyledi. Sırbistan ve Makedonya vatandaşları Almanya’ya vizesiz giriyor ve iltica başvurusunda bulunuyorlar. Siyasi sığınma talebinde bulunan bu kişiler talepleri görülene kadar ülkede kalabiliyorlar.

Şengen Bölgesi: Sınırsız Avrupa
Büyük Britanya, İrlanda, Kıbrıs Rum Kesimi, Romanya ve Bulgaristan hariç tüm AB ülkeleri Şengen bölgesine tabi. Ayrıca AB ülkeleri olmayan İzlanda, İsviçre, Liechtenstein ve Norveç’te Şengen’e dahil. Tüm Şengen bölgesi ülkeleri vatandaşları Şengen bölgesi içinde vize gerekmeden, pasaportları sınırda kontrol edilmeden özgürce seyahat edebiliyorlar.

Bakan Friedrich’ göre AB üyesi olmayan ülke vatandaşlarının AB’ye özgürce girmesi onların sistemi kötüye kullanmalarına sebep oluyor. Teoride AB ülkesi olmayan ülke vatandaşlarından Şengen bölgesine girmeleri için vize istenmesi gerekiyor. Fakat pratikte son birkaç yıldır Sırbistan ve Makedonya gibi bazı AB üyesi olmayan Balkan ülke vatandaşları esnek vize uygulaması nedeniyle 2009’dan beri rahatça Şengen bölgesine girebiliyorlar.

Şengen ve Türkiye
1996 yılında AB ile gümrük birliğine giren Türkiye hala Avrupa kapısında bekletiliyor. Ticaret birliğini kabul eden Avrupa AB’ye tam üyelik konusunda Türkiye’ye hendek atlatıyor. Türkiye’nin kısa sürede tam üyeliği hayaldan öte geçmiyor. “İmtiyazlı ortaklık” tartışmalarına son noktayı koyan Türkiye’nin amacı “tam üyelik”.

Türkiye AB üyesi değil fakat Sırbistan ve Makedonya’ya gösterilen müsamaha ne yazık ki Türkiye’ye gösterilmiyor. Şengen bölgesi için Sırbistan ve Makedonya gibi Balkan ülkelerine vize zorunluluğunu kaldıran AB’nin Türkiye’ye neden kaldırmadığı merak konusu. Yoksa AB gerçekten de bir Hıristiyan kulübü mü?      

Balkan ülkeleri için serbest seyahatin sonu mu?
Avrupa Birliği Balkan ülkeleri için vize politikasını yumuşatmıştı. Balkan ülkelerinden son yıllarda AB ülkelerine –özellikle Almanya’ya– yapılan siyasi iltica talepleri ile başedemeyen AB, Balkan ülkelerine tekrar vize uygulamasına geçilmesini planlıyor.

Sırbistan ve Makedonya için Almanya’ya girişte artık vize politikası uygulaması tekrar başlayacak. Fransa, Belçika, Lüksemburg ve Hollanda dış işleri bakanları da aynı görüşü paylaşıyorlar.

Britanya adası ise sıkı bir vize uygulamasını kendi başına yapacak. AB üyesi olan fakat Şengen bölgesine dahil olmayan Britanya için vize uygulamasını değiştirmek kolay olacak.

AB Komisyonu’na göre Bosna Hersek, Arnavutluk, Makedonya ve Sırbistan’dan gelen siyasi sığınmacılar siyasi nedenlerle değil fakat hepsinin ekonomik nedenlerle siyasi sığınma başvurusu yapıyorlar.

Seyahat ve İltica Politikaları
Seyahat ve iltica politikalarının yeniden şekilleneceği AB’de artık yeni kriter uygulanacak. Üzerinde anlaşılan yeni kritere göre bir Balkan ülkesinden bir AB ülkesine gelen siyasi sığınma talebi değerlendirilirken o ülkeden daha önce gelen siyasi sığınma taleplerine ve kabul edilen dosyalara bakılacak. AB üyesi ülke iltica sahibinin geldiği ülke ve o ülke vatandaşı olup ta iltica hakkı kazanan sayı arasında bir tutarsızlık olduğunu düşünürse önce ülke ile görüşecek ve gerekirse o ülke vatandaşlarına vize uygulamasına geçilecek.

Bu sene sonunda başlayacak uygulamanın 2012 sonunda başlaması gereken Avrupa Ortak İltica Sistemi CEAS’a (Common European Asylum System) uygun olması nasıl sağlanacak?  Anlaşmaya göre AB üyesi bir ülkenin bir ülkeye vize şartı koyması siyasi sığınma hakkı olup bu hakkı kullanma önündeki engelleri kaldırması sorumluluğunu ortadan kaldırmıyor. Bir AB ülkesine bir Balkan ülkesinden gelen ve hayati tehlike sebebiyle siyasi sığınma hakkı isteyen birisinin talebinin değerlendirilmesi ve hayati tehlikenin gerçekten de var olup olmadığının anlaşılması ve kişinin mülteci tanımına uyup uymadığının anlaşılması gerekiyor. 

‘AB Ortak İltica Sistemi’ oluşturulamadı
Ortak bir iltica sistemi oluşturmaya çalışan AB maalesef bunu başaramadı. Bu zamana kadar yapılan tüm denemeler başarısızlıkla sonuçlandı. 1999’dan beri ortak bir iltica politikası oluşturulamadı. Yugoslavya iç savaşı sonrası dönemde özellikle Avusturya ve Almanya ülkeler başta olmak üzere iç savaştan kaçan mültecilerle doldu taştı.

Son dönemlerde özellikle Yunanistan başta olmak üzere Malta ve Kıbrıs’ta topraklarına illegal yollardan ayak basan mültecilerle uğraşıyor. Bu mülteciler Suriye, Pakistan, Afganistan, Irak gibi tüm Ortadoğu ülkelerinden geliyor.

Tüm AB üye ülkeler mültecilere karşı ortak bir sorumluluk sahibi oldukları üzerinde anlaşmalarına rağmen ortak iltica sistemi hala oluşturulamadı. Aralık 2012’de geldi geçti.

Adaletsiz mülteci dağılımı
Ekim 2012’de İsveç İçişleri Bakanı Tobias Billström ülkesindek mülteci sayısından dem vurarak konunun çok önemli olduğunu vurguladı.  27 üyeli AB’de 9 üye ülkenin AB’ye gelen mültecilerin yüzde 90’nına evsahipliği yaptığını söyledi. Adaletsiz bir dağılım.

Dublin II Yönetmelikleri de aslında önemli bir sorun. Bu yönetmeliğe göre mülteciler AB’ye girerken ayak bastıkları AB üyesi ülke tarafından değerlendirilmeli. Mülteci ilk ayak bastığı AB üyesi ülkeden başka AB üyesi bir ülkeye gittiğinde tekrar ilk ayak bastığı AB üyesi ülkeye geri gönderiliyorlar.

Mültecilerin AB’ye girerken ilk ayak bastığı liman görevini yapan Yunanistan bu uygulamadan iyice sıkılmış durumda ve değiştirilmesini talep ediyor.  Almanya ise değişiklik taraftarı değil. Zira tüm ilticacıların asıl hedeflediği ülkelerin başında Almanya geliyor.

Dublin sisteminin işe yaramadığına inananlar da var. Aileleri parçaladığı ve coğrafik durumları yüzünden kabul edebileceklerinden daha fazla mülteci almalarına sebep verdiğine inananlar seslerini yükseltiyorlar.  AB’de adaletsiz bir mülteci dağılımı olduğu çözümün ise mültecilerin AB üye ülkeleri arasında oranlı olarak bölüşülmesi olduğu bildiriliyor.  AB’de en çok mültecinin geldiği Almanya dışında İsveç çok katkıda bulunuyor fakat Macaristan, Çek Cumhuriyeti ve İspanya katkısı en az olan ülkeler olarak göze çarpıyor.

Çalışanlar devlete yük değil
Mülteci politikası AB ülkelerinde farklı anlaşılıyor. Haklı sebeplerle siyasi sığınma hakkına başvuran ilticacılar kendi ülkelerinde çeşitli eziyete maruz kaldıklarını ispatladıklarında sığındıkları ülkede statü elde edebiliyorlar. Fakat sığındıkları ülkelerde pekte hoş karşılanmıyorlar.

Bir de siyası sığınma başvurusu yapmış olup kendi ülkelerinde eziyete ve insan hakları ihlallerine maruz kaldıklarını kanıtlayamayanlar var. Onlar ise hiç istenmiyor ve Alman İçişleri Bakanı Ole Schröder’in de istediği gibi, “iltica hakkına sahip olmayıp en kısa zamanda ülkelerine geri gönderilmeleri” için yasal işlem başlatılıyor.

İlticacılarla boğuşan Almanya’da mülteci adaylarına çalışma izni verilmiyor ve devlete yük olarak görülüyor. Bu konuda en liberal uygulamayı İsveç yapıyor. Hemen iş sahibi olabilen mülteci adayları devlete yük olmayarak ekonomiye katkıda bulunuyor ve hızlıca topluma entegre olabiliyorlar.

En büyük payı ABD alıyor  
Birçok insana “yeni bir hayat” veren AB, Nobel Barış Ödülü almıştı. AB’nin mülteci politikasını eleştirenler
AB’nin bu ödülü hak etmediğine inanıyor. AB 2011’de dünya göçmenlerinin yüzde onundan daha az bir oranı bölgeye kabul etmişti. Bu da toplamda 20 milyon insan demek. AB’nin nüfusunun neredeyse yüzde 4’ü. 

Öte yandan ABD dünya göçmen/ mütlecilerinin yüzde 20’sine evsahipliği yapıyor. Bu da kendi nüfusunun yüzde 13’üne eşit.

Siyasi sığınma hakkı tehlikede
Uzmanlar vize şartı uygulamasını ve serbest seyahat hakkının kısıtlanmasını siyasi sığınma hakkı önünde bir engel olarak görüyorlar. Bu uygulamanın özellike Sırbistan ve Makedonya’dan gelen Sinti ve Romanları etkileyeceğine inanılıyor. Etnik köken sahiplerinin serbest seyahat edemeyeceklerinden korkuluyor. Birçok uzman vize uygulamasından etkilenecek olan Sinti ve Roman gibi etnik grupların yaşadıkları ülkede ayrımcılığa maruz kaldığını kabul ediyor.

Avrupa Komisyonu’nda ortak mülteci politikası hakkında farklı fikirler havada uçuşuyor. Ortak mülteci politikası konusunda hala bir uzlaşma sağlanamadı. Bu konu üzerindeki çalışmalar son 13 yıldır devam ediyor.

Kuzey Amerika ne durumda?
ABD hem göçmenlik hem de iltica kategorisinde birçok insanı ülkeye kabul ediyor. Kendi nüfusunun yüzde 13’ü olan ve toplamda dünya göçmen ve mültecilerinin yüzde 20’sine ev sahipliği yapıyor.

Kanada’da ise durum biraz farklı. ABD ile Kanada arasında 2008’den beri Üçüncü Güvenli Ülke Anlaşması yürürlükte. Bu anlaşmaya göre Kanada topraklarına ABD’den gelen bir siyası sığınmacının ilk ayak bastığı toprak olan ABD’de iltica etmesi gerekiyor. Bu kanun yüzünden ABD’den gelerek Kanada’ya iltica edenler ABD’ye iade ediliyorlar. Bu kanun yüzünden ABD’den gelerek Kanada’ya iltica edenler sayısı oldukça düştü.

Kanada’ya hava yoluyla gelen kişiler hem sınırda hem de içerde iltica başvurusunda bulunabiliyorlar. Fakat muhafazakâr parti hükümeti Conservatives Alliance bu işe de el attı. Artık iltica etmek iyice zorlaştı. Oluşturulan DCO listesinde Kanada artık “güvenli” saydığı ülkelerden gelenlere iltica şansı vermeyecek. AB ülkeleri, İsrail, Avusturalya, ABD, İzlanda, İsviçre ve Meksika gibi ülkelerden oluşan bu listedeki ülke vatandaşlarının iltica başvuruları “asılsız” başvurular kategorisinde değerlendirilecek.

Meksika vatandaşlarına vize uygulamayan Kanada Meksika’dan gelen iltica başvuruları sebebiyle tekrar vize uygulamasına geçmişti. Nitekim Meksika’nın da 2013’ten itibaren DCO listesine alınmasıyla Meksika’ya tekrar vize muafiyeti getirdi.

Dünyada mülteci akınlarının yaşandığı ülkeler gerekli önlemleri alıyorlar. AB’de üye ülkeler arasında görüş ayrılıkları olduğu için ortak bir mülteci programı oluşturulamadı.

Murat Kandemir, Member of ICCRC, 18 Mart 2013 

14 Mart 2013 Perşembe

Kanadalılar Göçmenlikte Sınırlama İstiyor


National Post gazetesinin Forum Research’a yaptırdığı anketlere göre Kanadalıların çoğu her sene ülkeye kabul edilecek kalifiye işgörenlerin sınırlandırılmasını istiyor.

Ankete katılan 1.755 kişinin yüzde 70’i göçmenlikte sınırlama istiyor. Ankete katılan hem kendisi hem de anne—babaları Kanada dışında doğmuş olan Kanadalıların yüzde 66’sı da sınırlamadan yana.  

Farklı kesimlerin tutumları aynı.

Yani Kanada’da doğmuş olanlar ile Kanada dışında doğmuş olan Kanada vatandaşları göçmenlikte sınırlama olması konusunda hemfikir.

Ankete katılan ve farklı eyaletlerde yaşayanlar ve farklı siyasi görüşe sahip olanlar yüzde 70 oranında göçmenlikte kısıtlamadan yana görüş bildirdiler.

Ayrıca ankete katılanların yüzde 60’ı çifte vatandaşlığı desteklerken yüzde 81’i göçmenlerin Kanada’ya gelirken yanlarında ailelerini de getirebilmelerini destekledi.

Anket sonuçları Kanada devletinin 2012 yılında ülkeye gelen göçmen sayısını açıklamasından iki hafta sonra yapıldı. Kayıtlara göre 2012’de Kanada’ya 257.515 kişi göçmen olarak gelmiş. Kanada’ya gelen toplam göçmen sayısı 2011’de 248.751’di.

Geçen yıllara göre rakamlar yüksek.

Harper hükümeti Kanada’nın ekonomik ihtiyaçlarının karşılanmasına öncelik verilmesi ve sistemin kötüye kullanılmasını önleme adına ülkeye göçmen olarak gelme kriterini zorlaştırıyor.

Artık yeni gelenlerden minimum dil bilgisi isteniyor. Göçmenlik formlarında yalan beyanda bulunanlara daha sert yaptırımlar öngörülüyor. Özellikle sadece Kanada işgücü piyasasının istediği bilgi ve beceri sahibi işgörenlerin ülkeye gelebilmesinin önü açılıyor.

Farklı düşünceler de ankette yer aldı.  

Katılımcıların yarısı Kanada’nın bazı ülkelerden göçmen alması gerektiğine inanırken yüzde 43’ü ise tüm ülkelerden göçmen gelmesinden yana.

Kanada’da doğmuş olan ve ankete katılanların yüzde 50’si ve başka yerde doğmuş olup ta ankete katılanların yüzde 44’ü göçmenlerin sadece bazı ülkelerden gelmesi gerektiğini düşünüyor.      

Hangi ülkeden geldiğine bakmaksızın eğitim ve iş tecrübesi gibi program kriterine göre göçmen kabul eden ve ırkçı olarak tanınmayan Kanada için bu aslında çok şaşırtıcı bir oran.

Ankete cevap verenlerin yüzde 62’si Kanada’ya gelen göçmenlerin Kanada kültürel değerlerle çarpışması durumunda öz kültürel değerlerini bırakması gerektiğine inanıyor.

Anket aslında Kanada’da çok farklı düşüncelere sahip insanların bir arada yaşadığını ve bazı kültürlerin Kanada’nın değerlerinden olan kadın erkek eşitliği gibi bazı değerlere inanmadıklarını gösteriyor.

Forum Research anketi rastgele seçilen 18 yaş ve üzeri Kanadalılarla 6 ve 7 Mart tarihlerinde yapılan yüz yüze görüşmeler ile yapıldı. Anketin yüzde 2 sapma ile doğru olduğu kabul ediliyor.

Murat Kandemir, (Member of ICCRC), 14 Mart 2013

13 Mart 2013 Çarşamba

Kanada’da Yasal Değişiklik Sonrasında İltica Taleplerinde Düşüş Yaşanıyor


Kanada’da göçmenlik kanunlarında yapılan yasal düzenlemeden sonra siyasi sığınma başvuruları dramatik bir şekilde azaldı. Bazı ülkelerin güvenli sayılması ve o ülkelerden gelen siyasi sığınma başvurularının hızlıca ele alınması bu düşüşün ana nedeni oldu. 

Rakamlar çok çarpıcı. Yasal değişikliğin uygulamaya konduğu 2013 yılının ilk aylarından itibaren Kanada’da haftalık siyasi sığınma talebi 164’de kaldı. 2012 ve öncesi yıllarda haftada 537 kişi siyasi sığınma talebinde bulunmaktaydı. Yani 2013’te haftalık siyasi sığınma talebindeki düşüş oranı geçen yıllara göre yüzde 70 seviyesinde.

Kanada iltica sistemi Göçmenlik ve Mülteci Koruma Yasası (IRPA), Göçmenlik ve Mülteci Koruma Yönetmeliği (IRPR) ve Mülteci Koruma Şubesi Genel Kurallar (RPDR) çerçevesinde yürütülüyor.

İltica sistemi Haziran 2010’da kabul edilen Mülteci Reform Yasası ve Haziran 2012’de kanunlaşan Kanada Göçmenlik Sistemini Koruma Yasaları ile son halini aldı.

Yasa değişikliğinin en önemli noktası ise Kanada’yı daha az mülteci kabul eden ülke yapması ve bazı ülkelerden gelen siyasi sığınma taleplerini “asılsız” olarak değerlendirmesi denebilir. 

Hükümet “asılsız” olarak görülen iltica davası sahiplerine sosyal, eğitim ve sağlık hizmetleri de vermeyerek önümüzdeki beş yıl için 1,65 milyar dolar tasarruf yapmayı hedefliyor. Bazı kaynaklar beş yıl içinde hükümetin öngördüğünden daha fazla tasarruf yapılacağını çünkü siyasi sığınma talebi başvurularında Kanada Vatandaşlık ve Göçmenlik Bakanlığı’nın (CIC) tahmininden daha fazla düşüş yaşandığını belirtti. Üst düzey kaynaklar 2013 yılının ilk yedi haftasındaki iltica talebi başvurularına bakıldığında eyaletlerin ve bölgelerin tasarrufunun 2 milyar dolara ulaşacağını belirtiyorlar. 

İltica başvurularında en dramatik düşüş Macaristan’dan gelenlerde yaşandı. Önceleri temelsiz siyasi sığınma başvurularının en fazla yapıldığı ülke Macaristan’ken yeni yasal düzenleme bu durumu değiştirdi. Geçen sene Aralık ayında 412 Macaristan vatandaşı siyasi sığınma talebinde bulunurken bu rakam bu sene yeni uygulamanın başladığı Aralık ayında yedi de kaldı.

2012’de Macaristan, Çin, Hırvatistan ve Pakistan Kanada’ya en çok mülteci gönderen ülkeler olurken bu sene 2013’ün ilk aylarında sıralama Çin, Pakistan, Nijerya ve Kolombiya olarak değişti. 

Yeni yasal düzenleme Göçmenlik Bakanına hangi ülkelerin gerçek mültecilerin geldiği ülkeler olduğunu belirleme yetkisi verdi. 

CIC tarafından DCO (Designated Countries of Origin) listesi oluşturuldu. Bu listede yer alan ülkeler Bakan tarafından demokratik olarak inanılıyor ve “güvenli” ülke olarak kabul ediliyor. Bu ülkeden gelenlerin iltica başvuruları “hızlı” şekilde inceleniyor ve iltica sürecinde bu kişilere çalışma izni verilmiyor ve ücretsiz sağlık hizmetlerinden yararlanamıyorlar. 

15 Şubat 2013 tarihi itibariyle DCO listesinde 35 ülke bulunuyor. Bu ülkeler ABD, Japonya, Yeni Zelanda, Avustralya, Meksika, İsrail ve tüm AB ülkelerinden oluşuyor.   

Karar aslında çok tartışmayı da beraberinde getirdi. Mesela Macaristan’dan gelen siyasi sığınma taleplerinin “asılsız” kabul edilmesi ve ülkenin “güvenli” sayılması orada yaşayan ve “Çingene” olarak bilinen Romanların başvuramaması demek oluyor. Hâlbuki Kanada’nın kararına karşı uluslararası kamuoyu Romanların birçok ülkede ayrımcılığa maruz kaldığını kabul ediyor. 

Kanada hükümetinin yeni yasal düzenlemesi göçmenlik avukatlarının ve muhalefet partilerinin sert tepkilerine sebep oldu. 

Kanada Devletinin mülteciler konusundaki yeni uygulaması kararına karşı iptal istemiyle dava açılacağına kesin gözüyle bakılıyor.  

Kanada şu anda 29.000’e ulaşan ve hala sonuçlandırılmayan eski mülteci davalarıyla boğuşuyor.

Savaş kızıştı. Şu an da DCO listesi ülkesinden gelipte Kanada’da mülteci adayı olmak istemezdim. 

Murat Kandemir, Member of ICCRC, 13 Mart 2013

12 Mart 2013 Salı

Kanada Tecrübe Sınıfı’ndan Rekor Sayıda Göçmen


Kanada’nın yeni oluşturulan ve en hızlı büyüyen göçmenlik programı Kanada Tecrübe Sınıfı (CEC) sayesinde 9.353 kişi 2012 yılı içinde daimi oturumlarını aldı.

Kanada CEC programı ile arzu edilen profesyonel bilgi ve becerilere sahip kişileri ülkeye çekiyor. Kanada’da okuyan uluslararası öğrencilere özel olarak tasarlanan program ile okudukları süre içerisinde ülkeye adapte olmuş kişiler daimi göçmen olarak Kanada’da kalıyor ve hem işgücü piyasasına hem de ekonomiye katkıda bulunuyorlar.

Kanada Vatandaşlık ve Göçmenlik Bakanlığı (CIC) 2012 yılı için CEC programından kabul edilecek göçmen sayısını 7.000 kişi olarak öngörmüştü. 2012 yılında CEC programından Kanada’ya göçmen olarak kabul edilen kişi sayısının öngörülen sayıdan yüzde 55,2 artarak 9.353 kişiye ulaşması programın ne kadar revaçta olduğunu gösteriyor.

2008’de uygulamaya başlanan CEC programı ülkede okuyan uluslararası öğrencilerin ya da çalışan kalifiye geçici yabancı işçilerin Kanada göçmenliği için başvurabilecekleri bir seçenek olarak hazırlanmıştı. Diğerlerinin aksine CEC programında başvuran kişinin Kanada içindeki iş tecrübesi programın asıl kriteri olarak değerlendiriliyor.

Programı daha etkin ve popüler yapmak isteyen Bakanlık önceden en az iki yıl olan çalışma kriterini Ocak 2013’den itibaren on iki aya indirdi. Okulunu bitiren mezunlar önce üç yıla varan çalışma izini almaktalar. Çalışma izni alan mezun göçmen adayı program tarafından belirlenmiş işlerin birinde en az bir yıl çalıştığında CEC programı altında Kanada’ya daimi ikamet başvurusu yapabiliyor.

2012 yılı içinde CEC programı sayesinde Kanada’da daimi ikamet sahibi olan yeni göçmenlerin büyük çoğunluğu Çin’den gelen öğrencilerden oluşuyor. CEC programından başvuru yapan diğer öğrenciler Hindistan, Filipinler, Hong Kong, Pakistan, Birleşik Arap Emirlikleri, Birleşik Krallık ve ABD’den gelenler oluşturuyor.

Türkiye’den Kanada’ya uluslararası öğrenci olarak gidip CEC programına başvuranların sayısı az. Türk öğrenciler Kanada’ya daha çok yabancı dil eğitimi (CEC programı için kabul edilmemekte) için gitmekte ve daha kısa süre eğitim için ülkede kalmakta.

Kanada’da en az iki yıllık bir diploma programını bitirirseniz ya da yüksek lisans eğitimi alırsanız Kanada Tecrübe Sınıfı ile ülkeye göçmen olarak yerleşebilirsiniz. CEC programı size bu imkanı sağlayacaktır.

Murat Kandemir, (Member of ICCRC), 12 Mart 2013     

6 Mart 2013 Çarşamba

Kanada’da Din Özgürlüğü Ofisi Kuruldu


Kanada Başbakanı Stephen Harper 19 Şubat 2013’te düzenlediği bir basın toplantısıyla yeni kurulan Din Özgürlüğü Ofisi’ni tanıttı. Toplantıda Başbakan’a Kanada Vatandaşlık ve Göçmenlik Bakanı Jason Kenney ve Uluslararası İşbirliği Bakanı Julian Fantino eşlik etti.

Toronto’nun kuzeyinde Maple’de Ahmediyya Kültür Merkezi ve Cami’sinde gerçekleştirilen toplantıda yeni oluşturulan Din Özgürlüğü Ofisi’nin ilk elçisi de ilan edildi. 

Kanada Başbakanı Stephen Harper Hükümeti tüm dünyada dini azınlıkların güvenliğini gözetecek bir Din Özgürlüğü Ofisi kurulacağını daha önce ilan etmişti. İnanç özgürlüğü elçisinin ismi Andrew Bennett.

2011 seçim kampanyasında Muhafazakar Parti (Conservatives Party) Hükümeti kurulacak olan yeni ofisin Kanada’nın dış politikasında mihenk taşlarından birisi olacağının sözünü vermişti.

O zamandan bugüne kadar pek bir ilerleme sağlanamadı. Kendisine teklif götürülen iki kişi de din özgürlüğü elçisi olmayı reddetti. 

Ofisin ilk elçisi 40 yaşında Katolik ve akademisyen olan Andrew Bennett oldu.  Başkent Ottawa’da özel bir kurum olan Hıristiyan Eğitimleri Yüksekokulu Augustine College’nin de dekanı olan Augustine Hıristiyanlık tarihi öğretmenliği de yapıyor. 

Dalhousie Universite’sinde lisans eğitimini tamamlayan çiçeği burnunda yeni elçimiz McGill Üniversitesi’nde tarih alanında yükseklisans eğitimini bitirmiş ve sonra Edinburg Universitesi siyaset biliminde doktorasını tamamlamış.    

Tüm dünyada birçok ülkede insanlar dini inançları yüzünden kötü muameleye maruz kalıyorlar. Pew Forum tarafından yapılan bir araştırmaya göre 2010 yılında dünya nüfusunun yüzde 75’i farklı inançlara karşı sert tutumlar gösteren hükümetlerin olduğu ülkelerde yaşıyorlar. İnanç özgürlüğü en çok konuşulan fakat nerdeyse tahammülsüzlüğün en fazla yaşandığı alanlardan birisi.

Benett’in geçen Salı günü ofise atanmasını ilan eden Başbakan yeni elçiyi övdü. Başbakan yeni elçinin prensip adamı olduğunu ve farklı inanç sahiplerinin tüm dünyada korkmadan inançlarını özgürce yaşayabilmeleri için çalışacağına emin. 

Kurulan ofisin amacı tüm dünyada inanç ve din özgürlüğünün yerleşmesine çalışmak. Bu amaç aynı zamanda Kanada’nın dış politikası da olacak. Ofisin resmi kuruluş amacı tehlike altındaki azınlık dinleri korumak, dinler arası tahamülsüzlüğe ve düşmanlığa karşı çıkmak ve Kanada çoğulculuk değerlerini yaymak olarak belirtildi.

Dünyada benzer bir ofis ABD’de bulunuyor. 90’ların sonunda devlet bakanlığının bir kolu şeklinde kurulan ofis aşırı Hristiyan merkezli olmakla eleştirilmişti.

Elçi Bennett bir ofise, beş kişilik kadroya ve yıllık 5 milyon dolarlık bütçeye sahip olacak. Ofis faaliyetlerini Dış İşleri Bakanlığı bünyesinde gerçekleştirecek.

Muhafazakar Parti böyle bir ofis kurulması fikrinin 2011 Mart ayında Shahbaz Bhatti’nin Pakistan’da suikast sonucu öldürülmesinin ardından alındığını söyledi.   

Bhatti Pakistan’da azınlıklar bakanıydı ve bir Katolikti. Kanada Başbakanı Harper’ın Pakistan’a yaptığı ziyaretten üç hafta sonra bir suikaste kurban gitti. Resmi ziyarette Bhatti ile Harper bir araya gelmiş ve azınlık din ve inançların karşılaştığı tehdit ve baskılar konusunda fikir alış verişinde bulunmuşlardı.

Dini zögürlükler ofisinin kurulması iyi bir fikir olsa da bir çok eleştiriye de hedef oldu. Dini özgürlükler için savaşırken inançsızlık özgürlüğü için de savaşılacak mı? Ateistler için neler yapılacak?

2011’de ilk kez duyurulan ve nihayet kurulan bu ofis Hristiyan merkezli mi olacak? Ayrıca diğer dini azınlıklar için ne gibi çalışmaların yapılacağı da merak konusu.

Yapılan eleştirilerden birisi de azınlık inanç sahiplerinin sorunlarına eğinilmesi ile diğer insan hakları ihlallerinin görülmeyeceği yönünde.

Yeni ofisi eleştirenler din ve inanç özgürlüğü ihlallerine fazla odaklanılması kadınlara, çocuklara ve etnik gruplara karşı yapılan insan hakları ihlallerinin gölgede kalmasına yol açacağını düşünüyor.   

Humanist Canada ve CFI gibi gruplar ofisin kurulmasından önce hiç bir STK’dan görüş alınmadığını belirtti.

Atanmasının ilan edildiği Salı günü bir açıklama yapan inanç özgürlüğü elçisi Bennett herhangi bir dine inanmadıkları için eziyet görenlerin de sesi olacağını belirtti.

İnanç özgürlüğü elçisi Bennett, “Tüm inançlar, ve inanmamayı seçenlerin hakları korunmalı ve haklarına saygı gösterilmeli. Bu ofis bunun için var” diye konuştu. 

Ofis ve elçisi daha yeni. Bir çalışmaya başlasın rengini o zaman belli edecek.

Murat Kandemir, (Member of ICCRC) 6 Mart 2013

5 Mart 2013 Salı

Toronto Yasadışı Göçmenlere ‘Sığınak’ Oldu


Toronto kendisini ‘sığınak şehir’ olarak ilan ederken yasadışı göçmenlere statüsüne bakılmaksızın hizmet götürecek ilk Kanada şehri oldu.

Toronto İl Meclisinde görüşülen Birlik Şehri (Solidarity City) yasa teklifi Perşembe günü toplanan şehir konseyinde yapılan oylama sonrası kabul edildi. Şimdi tüm belediye çalışanları eğitimden geçirilecek ve artık illegal göçmenler polise teslim edilme korkusu yaşamadan çeşitli belediye hizmetleri alabilecek.

Toronto’da yaklaşık 200,000 kişinin yasa dışı olarak yaşadığı sanılıyor. 

Toronto kendini ilk sığınak Kanada şehri ilan ederek Chicago, New York City ve San Francisco gibi şehirlerin de yer aldığı bu statüdeki diğer 36 ABD sığınak şehri liginde yerini aldı.

Alınan kararın bir şehir için doğru yolda olduğunun bir kanıtı olduğunu düşünenler de var. Şehir Konseyinin büyük çoğunluğu tasarıyı kabul ederek desteklerini gösterdiler.

Konu ile ilgili fikirlerini belirten Ryerson Üniversitesi Göçmenlik ve Yerleşim Araştırmaları programı Doçenti Harald Bauder’de kararın bir şehrin doğru yolda olduğu gösteren dev bir adım olduğunu ve artık Toronto’nun hak sahibi olanlarla olmayanları ayırmayan ve sürekli gelişimde bulunan bir şehir olmasına katkıda bulunduğunu düşünüyor.

Ayrım yapmanın parçalamaya sebep olacağını ve bunun da bir ikinci-sınıf vatandaş sınıfını yaratacağını düşünüyor. Toplum içinde diğer problemlerin ardından geleceğine inanan Harald bunun sonucunda her türlü istismarın olacağına inancı tam.

İl meclisinin bu kararının zamanlaması da çok manidar çünkü 2015 yılında ülkede çalışan birçok işçinin dört yıllık çalışma izinleri bitmiş olacak ve bu sürede göçmenlik statüsü elde edemeyenlerin büyük çoğunluğu yasadışı olarak ülkede yaşamaya devam edecek.

Karara karşı itiraz edenler de az değil. Toronto şehrinin kafasını kuma sokmadan etrafındaki realiteye göre davranması gerektiğini düşünerek kararı eleştirenler de var.

Toronto sokaklarında aslında önceden benzer bir uygulamaya yürürlüğe konmuştu. Ülkede illegal yaşayan fakat statüsü olmadığı için polise başvuramayan ve her türlü istismara uğrayanların olması üzerine –özellikle sınır dışı edileceği korkusu ile polise başvuramayan aile içi şiddete uğrayan eşler için– “sorma, söyleme” (dont’t ask, don’t tell) isimli bu uygulama geliştirilmiş ve bu proje ile insanların yasal statülerine bakılmaksızın polis hizmetlerinden yararlanabilmeleri hedeflenmişti. Fakat uygulama birçok yerde yetersiz kaldı.  

“Sığınak” olarak ilan edilen Toronto artık iltica davasını kaybedip ülkeden sınır dışı edilmeyi bekleyenlerin ve oturum müsaadeleri bittiği halde hala ülkede kaçak olarak bulunanların yakalanıp sınır dışı edilme korkusu yaşamadan şehrin sunduğu sağlık, parklar, kütüphane, güvenlik gibi hizmetlerinden yararlanabileceği bir şehir oluyor.

Oylamada kabul oyu verenlerden meclis üyesi Joe Mihevc kabul edilen yeni şehir politikası konut, gelir, maddi sosyal yardım ve iş güvenliği gibi eyalet ya da federal sorumluluklarda verilen hizmetleri kapsamayacağını da ifade etti.

Önceden beri göçmenlik konusunda hizmet veren sivil toplum kuruluşları şehrin “sığınak” statüsü alması için çaba gösteriyordu.

Kararı şiddetli şekilde eleştirenlere göre belgesiz olarak Kanada’da yaşayanlar hükümetin hiçbir hizmetini hak etmiyorlar. Yasayı eleştirenler böyle bir politikanın ülkede yasadışı yaşayanları yüreklendireceğini ve Kanada’ya resmi yollardan gelenlere haksızlık olacağına inanıyorlar.

Hatta böyle bir uygulamanın dünyaya “Kanada’ya gelmek için kanunları çiğneyebilirsiniz. Merak etmeyin Toronto şehri sizin suç ortağınız olacak” mesajı verildiğini iddia ediyorlar.

Şehir konseyi aynı zamanda Ottawa’dan belgesiz göçmenlere ilişkin sağlık hizmetlerine, acil servis ve devlet konutlarına ulaşım gibi konularda af programı oluşturmasını istedi.

Kararın güzel tarafı şehirde yaşayan illegallerin varlığını resmi olarak kabul etmek anlamına gelmesi. Bir şekilde bu şehri seven insanlar oturumları bittiğinde ülkelerine dönmek istemiyorlar. Kanada’da bulundukları sürede bu şehirde bir hayat kuruyorlar. Kurdukları düzeni bozup ülkelerine geri dönmeyi göze alamıyorlar.

Bu şehri seven ve çalışıp ailesine bakanların en azından temel hizmetlerden faydalanması gerekiyor. Sosyal bir şehir tüm sakinlerini kucaklamalı ve en temel ihtiyaçlarını karşılamalı diye düşünüyorum.

Murat Kandemir, Member of ICCRC,  5 Mart 2013

1 Mart 2013 Cuma

KANADA’NIN YENİ MÜLTECİ BELİRLEME SİSTEMİ


Giriş
15 Aralık 2012’den itibaren yürürlüğe giren Yeni Mülteci Belirleme Sistemi Kanada’da artık hayatımızda olacak. Bu yazımda yeni mülteci sistemini detaylı olarak ele almayı uygun buldum. Bu yeni sistemle birlikte bazı yeni terimlerde (DCO, BOC, RAD vs.) hayatımıza girmiş bulunmakta.

Kanada iltica sistemi Göçmenlik ve Mülteci Koruma Yasası, IRPA (Immigration and Refugee Protection Act), Göçmenlik ve Mülteci Koruma Yönetmeliği, IRPR (Immigration and Refugee Protection Regulations) ve Mülteci Koruma Şubesi Genel Kurallar (Refugee Protection Division Rules) çerçevesinde yürütülür. 

Kanada’nın yeni iltica sistemi ise Haziran 2010’da kabul edilen Mülteci Reform Yasası (Balanced Refugee Reform Act) ve Haziran 2012’de kanunlaşan Kanada Göçmenlik Sistemini Koruma Yasalarına (Protecting Canada’s Immigration System Act) ile son halini almıştır.

Yenilikler
Revize edilen sistemde birçok yenilik bulunuyor. İltica davaları artık hızlı bir şekilde gerçekleştirilecek. Eskiden iltica edenlerden doldurulması istenen Kişisel Bilgi Formu, PIF’in yerine şimdi İltica Talebi Formu, BOC (Basis of Claims Form) var. Bazı kişilerin mahkeme ret kararının temyiz etmesi engelleniyor. Artık iltica talebi ret edilenlerin sınır dışı edilmeden önce başvurup en azından zaman kazandıkları Sınır dışı Öncesi Risk Ölçümü, PRRA (Pre-Removal Risk Assessment) başvuru hakkı da yok. Bence en önemli yenilik Kanada Göçmenlik Bakanlığı’nın (CIC) oluşturduğu Menşe Ülkeler Listesi, DCO (Designated Countries of Origin). Bu listeyi aşağıda detaylı inceleyeceğiz. İltica sistemindeki tüm bu yeniliklere elimizden geldiğince değinelim.

Birleşmiş Milletlerin Mültecilerin Hukuki Durumuna İlişkin Anlaşması’na (CRSR) (UN Convention Relating to the Status of Refugees) taraf ülkelerinde kabul ettiği üzere özetle mülteci tanımı: “dini milliyeti, belirli bir toplumsal gruba üyeliği veya siyasi düşünceleri nedeniyle zulüm gören veya göreceği korkusu taşıyan bu sebepten ötürü ülkesinden ayrılan ya da ayrılmak zorunda bırakılan ve korkusu nedeniyle de geri dönemeyen ve dönmek istemeyen kişiler” dir.

Birleşmiş Milletlerin mülteci sıfatına uygun olan kişiler Kanada’da sınırında veya içinde siyasi sığınma talebinde bulunabilir ve kabul edildikleri takdirde Kanada Hükümeti tarafından korunurlar.

1-KANADA’DA SİYASİ SIĞINMA TALEBİNDE BULUNMAK
Siyasi sığınma talebi sınırda görevliye (CBSA officer) ifade ederek ya da Kanada içinde bir CIC ofisine giderek yapılabilir. Sınırdaki görevli ya da Kanada içinde CIC ofisindeki görevli siyasi sığınma talebi ön değerlendirmeye alır ve “uygun görülen” siyasi sığınmacı adaylarının taleplerini Göçmenlik İltica Kurulu’na (IRB) gönderir.

Kanada’da –sınırda veya ülke içinde– yapılan tüm siyasi sığınma başvuruları bağımsız olarak işleyen Göçmenlik İltica Kurulu, IRB’nin (Immigration and Refugee Board) Mülteci Koruma Şubesi RPD (Refugee Protection Division) tarafından ele alınır. 

Sınırda iltica talebinde bulunulursa CBSA görevlisi talepte bulunan kişiye bir form (BOC) verir ve bu formun en geç 15 gün içinde doldurulmasını ve teslim edilmesini ister. Kanada içinde iltica talebinde bulunulduğunda CIC görevlisine doldurulmuş ve imzalanmış BOC formunun o an teslim edilmesi gerekiyor. Her iki durumda da “uygun görülen” başvurular görevli tarafından RPD’ye gönderilir ve siyasi sığınma talebi süreci başlar.

RPD’de yapılan iltica talebinde gerekli olan formlar doldurulmalı ve süreç yakından takip edilmelidir. Avukat tutmak iltica talebinde bulunan kişinin yararınadır. Siyasi sığınma talebi sürecinde gerekli adımlar yerine getirilmezse (BOC formu zamanında teslim edilmezse, mahkeme günü gözükmeme vs.) RPD iltica talebini terk edilmiş olarak değerlendirilir. Eğer bir siyasi sığınma talebi terk edilmiş olarak belirlenirse iltica talebi davasında herhangi bir işlem yapılmaz ve dosya kapanır. Davanızla ilgili herhangi bir değişiklik talebi (tercüman, mahkeme günü değişikliği vs.) RPD’ye mahkemeden en az 10 gün önce bildirilmelidir.  

İltica talebinde bulunulduktan sonra RPD siyasi sığınmacı adayından iltica davasının temellerini öğrenmek üzere BOC (Basis of Claim Form) doldurmasını ister. Bu form oldukça detaylı olarak hazırlanmış olup içinde talepte bulunan kişinin siyasi sığınma talebi ile ilgili sorular vardır. Hayati öneme taşıyan bu formun eskizsi olarak doldurulup teslim edilmesi gerekir.

Aşağıda detaylı olarak inceleyeceğimiz BOC formunda sığınmacı adayının ve ailesinin kimlik bilgileri, kendisini iltica etmeye iten nedenler, avukat ve kendisinin iletişim bilgileri vs. gibi bilgiler yer alır.  

Sınırda ya da Kanada içinde herhangi bir CIC ofisinde yapılan ilk iltica talebi başvurunuzda BOC formunuzu teslim ettikten sonra yapılacak ilk iş iltica talebinizin uygunluk değerlendirmesidir. Görüşme yaptığınız görevli iltica davanızı uygun bulduğunda sizi davanızın asıl inceleneceği RPD ofisine havale eder.

Mahkeme Ne Zaman Olacak?
Nerede iltica talebinde bulunulduğuna ve sığınmacı adayının ülkesinin DCO listesine dâhil olup olmadığına bakılarak siyasi sığınma talebinde bulunan kişiye mahkeme günü ve saati yazıyla bildirilir. DCO listesinde bulunan bir ülkeden gelinmiş ve iltica talebi Kanada içinde bir CIC ofisinde yapıldıysa 30 gün, DCO listesindeki bir ülkeden gelinmiş fakat iltica talebi Kanada sınırında yapılmışsa 45 gün içinde mahkemeye çıkılması beklenir.

DCO listesinde olmayan bir ülkeden gelinmişse dosya RPD ofisine gönderildikten 60 gün içinde mahkemeye çıkılması beklenecektir. Tabii IRB bürosunun iş yükü mahkeme günlerinin belirleyicisi olacak ve standart mahkemeye çıkma süresini aşabilecektir.

Duruşma Nasıl Olacak?
Yarım gün kadar süren, dışarıya kapalı ve daha küçük salonlarda gerçekleştirilen iltica duruşmalarında siyasi sığınma talepleri iltica konusunda deneyimli duruşma üyeleri, (RPD member) tarafından incelenecek ve bir karara bağlanacaktır. Bazı duruşmalar davanın doğası gereği ya da CIC veya CBSA’nın da taraf olması yüzünden daha uzun sürebilir veya birçok nedenden dolayı ertelenebilir. Hatta bazı duruşmalar RPD üyesinin başka bir şehirde olması yüzünden video konferans şeklinde düzenlenebilir.

Tercüman olacak mı?
İltica talebinde bulunulduğunda doldurulması gereken BOC formunda 10. kısımdaki soruda mülteci adayına tercümana ihtiyaç duyup duymayacağı sorulur. İhtiyaç duyulduğu belirtilirse mahkeme günü adayın kendi dilinde konuşan bir tercüman duruşmada hazır olacaktır.  

Mahkemeye Çocuklar Gelmeli mi?
İlticacının çocukları da iltica talebinde bulunuyor ise mahkeme günü duruşmada hazır olmalıdırlar. Yapılacak kimlik tespitinden sonra mahkeme dışında bekleyebilirler. Yaşı büyük olan çocuklara duruşmada soru sorulabilir.

Tanık Getirilebilir mi?
Davaya yardımcı olacağına inanılan bir tanık varsa duruşmaya getirilebilir. Tanık dava hakkında bilgi sahibi olan ve daha fazla bilgi sunabilecek birisidir. Duruşmada gerekirse tanığa soru sorulabilir. Tanık getirilmesi düşünülüyorsa bu durum RPD’ye en az 10 gün öncesinden bildirilmeli.  

Mahkemede ne olacak?
Doğru söyleneceğine dair yemin edildikten sonra duruşmadaki RPD üyesi ve sonra sığınmacı adayının avukatı davanın daha iyi incelenmesi açısından iltica eden adaya bir takım sorular yöneltir. Bazı nedenlerden dolayı davalara CIC ya da CBSA yetkilileri de katılabilir. Eğer onların temsilcileri de duruşmada hazırlarsa onlardan da sorular gelecektir.

Mahkemede tanık hazır bulunuyorsa onlar da dinlenir. Tanıklar genelde bekleme salonunda beklerken ifadesine başvurulmak istendiğinde duruşma salonuna alınırlar. Mahkemede  ilticacı duruşma üyesini mülteci tanımına uygun olarak Kanada Devletinin korumasına muhtaç olduğuna ikna etmeye çalışır. Mahkeme sonucunda eğer RPD üyesi bir karara ulaşırsa siyasi sığınma hakkı isteyen kişinin bir mülteci olup olmadığını açıklar. Mahkeme sonucu duruşma da sözle olabileceği gibi daha sonra ilticacı adaya yazıyla da bildirilebilir.

Karardan Sonra Ne Olacak?
Siyasi sığınmacı adayı mahkemeyi kazandığında mahkemenin gerekçeli kararı kendisine yazılı olarak bildirilir. RPD’nin yazdığı yazıda mahkemeyi kazanan kişinin artık “mülteci” olduğu belirtilir. Gerekçeli dava sonucu CIC ve CBSA’ya da gönderilir. CIC veya CBSA kararı bozmak için temyiz başvurusunda bulunabilir. Siyasi sığınma talebi mahkemede onaylanan ve mülteci olarak kabul edilen kişi varsa ailesiyle birlikte CIC’ye daimi ikamet başvurusu yapabilir.

Siyasi sığınmacı adayı RPD’de görülen mahkemesini kaybederse davayı kaybettiğine ilişkin gerekçeli kararı kendisine iletilir. Gelen yazıda dava sahibine kararı yine IRB altında hizmet veren Mülteci Temyiz Şubesi’nde (RAD) temyiz edip edemeyeceği bildirilir. Davasını kaybeden çoğu mülteci adayları RAD’a temyiz başvurusunda bulunabilirler. Fakat DCO ülkelerinden birinden gelenler, IRB’nin iltica talebini “asılsız” gördüğü kişiler ya da Üçüncü Ülke Anlaşması uyarınca başvuramayacaklar RAD’a temyiz başvurusunda bulunamazlar. Davasını kaybedenler ayrıca olumsuz karar için Federal Mahkeme’de temyiz başvurusunda bulunabilirler.    
    
2-BASIS OF CLAIM (BOC) FORMU
Kanada’da sınırda ya da ülke içinde siyasi sığınma başvurusunda bulunanların doldurmak zorunda oldukları bir formdur. Basis of Claim ya da kısa adıyla BOC -iltica talebi temeli- formu olarak tercüme edilebilir. BOC formu ilk iltica başvurusu yapıldıktan 15 içinde teslim edilmek zorundadır. Siyasi sığınma talebinden sonra yasal süresi içinde BOC formu teslim edilmezse iltica talebi sahibi tarafından terk edilmiş sayılacaktır. Siyasi sığınma talebinde oldukça önemli bir yere sahip olan bu formu bölümlerini inceleyerek yakından tanıyalım.

Form şeklinde hazırlanan BOC’un 1-Who You Are başlıklı ilk kısmında ad, soyad, doğum tarihi ve cinsiyet gibi basit kimlik soruları sorulmaktadır.

2-Why You Are Claiming Refugee Protection başlıklı ikinci kısımda adaya neden siyasi sığınma talebinde bulunduğu ile ilgili sorular sorulmaktadır. Bu kısımda verilecek cevaplar detaylı olarak eskiden yeniye doğru kronolojik sıra takip edilerek bir hikaye örgüsü şeklinde anlatılmalıdır. 2(a)’dan 2(j)’ye kadar olan 10 adet soru adayı siyasi sığınma talebinde bulunmaya iten sebeplerin anlaşılması için sorulmaktadır. Bu grup sorulara verilen cevaplarda siyasi sığınmacıya ve ailesine herhangi bir kişi veya grup tarafından eziyet veya işkence de veya kötü muamelede bulunulup bulunulmadığı, bulunulduysa ne tür bir kötü muameleye maruz kalındığı, kimin ya da kimlerin böyle bir davranışta bulunduğu, maruz kalınan kötü muamele yüzünden devlet koruması talebinde bulunup bulunulmadığı gibi konulara detaylı olarak değinilmelidir. Ayrıca başka güvenli bir ülkede iltica talebinde bulunup bulunulmadığı, adayın ülkesini en son ne zaman terk ettiği, adayın tüm aile bireyleri gibi bilgiler de yer ve tarih belirtilerek detaylı olarak anlatılmalıdır.

3-Countries Where You Are At Risk of Serious Harm kısmında geri gönderildiği takdirde mülteci adayının ciddi olarak hayati tehlike yaşayabileceği ülke(ler) listelenmeli. 4-Your Citizenship kısmında vatandaşlığına sahip olunan ülkeler listelenmelidir. 5-Your Family kısmı ise eş, çocuklar, anne-baba ve tüm erkek ve kız kardeşlerin kimlik bilgileri işlenmelidir.

6-Previous Protection Claims bölümünde eğer daha önce Kanada veya başka bir ülkede siyasi sığınma talebinde bulunulmuşsa bu talep(ler) hakkında detaylı bilgi istenir. 7-Visa Applications to Canada kısmı mülteci adayı Kanada’ya -eğer yapmışsa- vize başvurusu hakkında bilgi ister. Vize ile Kanada’ya girilmişse vizenin türü, tarihi ve hangi vize ofisinden aldığınız gibi sorular cevap bekler.

8-Where You Can Be Contacted In Canada kısmında adayın Kanada’da ki ev adresi ve kendisine ulaşılabilecek telefon numaralarının yazılması gereken yerdir. 9-Your Counsel bölümünde mülteci adayının avukatı, göçmenlik danışmanı ya da kendisine iddiasında yardımcı olacak diğer temsilcinin bilgileri yazılmalıdır.

BOC formunun 10-Language and Interpreter isimli son bölümünde iltica duruşmasında tercümana ihtiyaç duyup duyulmayacağı sorulmaktadır. Aday İngilizce veya Fransızca dillerinin dışında bir dil konuşuyorsa ve savunmanızı o dilde yapmak istiyorsa konuştuğu dilini açıkça burada belirtip IRB’den tercüman isteyebilir.

11-Your Declaration As a Claimant bölümünde aday artık tüm formda verdiği bilgilerin doğru ve eksiksiz olduğu beyan ederek imza atacaktır. Declaration A’da formu kendisinin doldurduğunu ve soruların hepsini anladığını beyan ediyorken Declaration B’de ise formu bir tercüman aracılığı ile doldurduğunu ve tüm soruların kendisine tercüme edildiğini beyan etmektedir. 12-Interpreter’s Declaration’da kısmı adaya formdaki soruları tercüme eden tercümanın tüm soruları iddiacıya doğru bir şekilde tercüme ettiğine dair beyanını imzaladığı yerdir.

Doldurulan BOC formunda beyan ettiğiniz tüm bilgiler ve ekinde sunduğunuz davanızı destekleyen belgeler IRB’nin Mülteci Koruma Şubesi’nde iltica talebinizde temel olarak kullanılacaktır.

Bu forma ek olarak IRB’ye iltica talebinde davayı destekleyeceğine inanılan tüm belgeler de (kimlik kartı, pasaportlar, sahte belgeler, illegal şekilde elde edilmiş tüm belgeler, siyasi veya kültürel dernek/sendika üyeliği kimlik kartı veya üyelik belgesi, tıbbi veya psikolojik raporlar, polis belgeleri, tutanaklar, vizeler, uçak/tren/otobüs biletleri, ticaret belgeleri, haber kupürleri vs.) eklenmelidir.

BOC formu ne zaman teslim edilecek?
Kanada içinde siyasi sığınma talebinde bulunuluyorsa göçmenlik görevlisiyle olan yüz yüze görüşmede tamamlanmış ve imzalanmış BOC formu görevliye teslim edilmeli. Kanada sınırında iltica başvurusunda bulunulursa sınır görevlisinin doldurulmak üzere verdiği BOC formu doldurulup imzalandıktan sonra IRB ofisine en geç 15 takvim günü içinde iletilmeli.  

Form IRB’ye bizzat götürüleceği gibi posta yoluyla da gönderilebilir. Postada oluşabilecek gecikmeler göz önüne alınması önemlidir. Eğer bir avukat tutulmuşsa BOC formunu avukat taahhütlü olarak IRB’ye gönderecektir. 

BOC formu zamanında teslim edilmezse?
Sınırda iltica başvurusu yapılmış ve verilen 15 günlük süre içinde BOC formu IRB’ye iletilmemişse sonraki beş gün içerisinde düzenlenecek özel duruşmaya çıkılıp davanın terk edilmiş olarak ilan edilmemesi için IRB ikna edilmeli. Duruşmada siyasi sığınma talebi sürecinin devam etmesi gerektiği anlatmalı. IRB bu durumda davayı kabul edebilir ya da verilen ifadeden sonra reddedebilir. Eğer ifadeden sonra IRB açıklamayı kabul etmezse iddia terk edilmiş kabul edilecek ve iltica davası devam etmeyecektir.

BOC formunda değişiklik yapılabilir mi?  
Mahkeme gününüzden en az 10 gün önce olmak kaydıyla BOC formunda verilen bilgiler değiştirebilir, güncellenebilir varsa sonradan edinilen başka belgeler IRB’ye iletilebilir. Avukat bilgi değişikliklerini zaman faktörünü dikkate alarak yapacaktır.

3-MENŞEİ ÜLKELER LİSTESİ (DCO)
CIC tarafından Designated Countries of Origin (DCO) isimli bir ülke listesi oluşturuldu. Bu listede yer alan ülkeler Bakan tarafından ülkenin demokratik olduğuna inandığı ülkelerden oluşuyor bu listede yer alan ülke “güvenli” ülke kabul ediliyor. Bu ülkelerden gelen kişilerin iltica başvuruları “hızlandırılmış” şekilde inceleniyor ve iltica sürecinde bu kişilere çalışma izni verilmiyor, sağlık kapsamları olmuyor ve Mülteci Temyiz Şubesi olan RAD’a temyiz hakkı verilmiyor. Ayrıca davalarını kaybetmiş bir çok mülteci adayının son şansı olan Sınırdışı Etme Öncesi Risk Başvurusu’nu, PRRA (Pre-Removal Risk Assesment) da üç yıl süreyle yapamıyorlar.

15 Şubat 2013 itibariyle DCO listesinde bulunan ülkeler alfabetik sırayla şunlardır: Almanya, Avustralya, Avusturya, Belçika, Birleşik Krallık, Birleşik Devletler (ABD), Çek Cumhuriyeti, Danimarka, Estonya, Finlandiya, Fransa, Güney Kıbrıs, Hırvatistan, Hollanda, İspanya, İsveç, İsviçre, İzlanda, İrlanda, İsrail (Batı Şeria ve Gazze Şeridi hariç), İtalya, Japonya, Letonya, Litvanya, Lüksemburg, Macaristan, Malta, Meksika, Norveç, Polonya, Portekiz, Slovakya Cumhuriyeti, Slovenya, Yeni Zelanda ve Yunanistan.

DCO Listesine Alınma Kriteri  
Bir ülkenin DCO listesine alınmasına karar verilirken iki araç kullanılıyor. Birinci araç o ülkeden Kanada’ya gelen mülteci davalarının seyri. IRB’de görülen davalarda belli bir ülkeden gelen iltica davalarında başarı, dava sahibinin davasını herhangi bir zamanda geri çekme oranı, siyasi sığınma talebi davasının dava sahibi tarafından terk edilmesi oranı ve IRB tarafından o ülkeden gelen iltica taleplerinin ret oranı ülkenin DCO listesine eklenip eklenmemesini belirliyor.

Bir ülkenin CIC açısından güvenli sayılabilmesi için o ülkeden Kanada’ya gelen yıllık mülteci sayısına ve kayıtlara bakılıyor. Son üç yıl içinde her 12 aylık sürede 30 ve daha fazla mülteci dosyası verileri kullanılıyor. Eğer bir ülkeden gelen siyasi sığınma başvurularının en az yüzde 60’ı dosya sahibi tarafından geri çekilmişse veya dosya terkedilmişse ya da yine bir ülkeden gelen basvuruların en az yüzde 75’inin siyasi sığınma talebi başvurusu geri çekilmişse, dosya sahibi tarafından terkedilmişse ya da IRB tarafından siyasi sığınma talebi reddedilmişse o ülke “güvenli” ülke olarak sayılıyor ve DCO listesinde yer alıyor.

DCO listesine eklemede kullanılan ikinci araçta o ülkenin siyasi ve sivil dinamiklerinin değerlendirilmesiyle belirleniyor. IRB’nin elinde bir ülkeden gelen iltica davası düşük ise ya da karar vermede ilk kriter kullanılamıyorsa bu sefer ilgili ülkenin siyasi ve sivil oluşumlarına bakılarak ülkenin DCO listesine eklenmesine karar verilir. Bir ülkede bağımsız adalet sistemi varsa, ülke temel demokratik hak ve hürriyetlere saygılı ise ve bu hürriyetlerin herhangi birisinin kısıtlanması halinde vatandaşın başvuracağı hukuk yolları bulunuyorsa ve son olarak ülkede sivil toplum kuruluşları faal olarak hizmet verebiliyorsa o ülke Menşe Ülkeler Listesine ekleniyor.      

Ülkenin DCO Listesinde Olmasının Sonuçları Ne Olacak?
Yukarıda bir ülkenin DCO listesinde olması için gereken kriterleri gördük. Şimdi DCO listesinde olan birisi Kanada’ya iltica başvurusu yaptığında kendisini ne bekliyor onu görelim. Bir ülkenin DCO listesinde olması aslında Kanada’nın o ülkeye bakış açısını belirliyor.

Bu ülkelerden gelen siyasi sığınma talepleri IRB tarafından hızlıca değerlendirilecek. Kanada içinde iltica edenlerin dava duruşmaları 30 ve Kanada sınırında siyasi sığınma talebi yapanların dava duruşmaları 45 gün içinde görülecek. DCO listesi dışında ülkelerden gelenlerin siyasi sığınma talepleri ise 60 günde görülecek. DCO ülkesi başvurularının hızlı görülmesinin arkasındaki asıl neden o ülkelerden gelen siyasi sığınma taleplerine “asılsız” olarak bakılması ve “hızlıca” değerlendirilmesi denebilir. Ayrıca DCO listesindeki ülkelerden gelenler siyasi davaları ret olunduğunda Mülteci Temyiz Şubesi RAD’a başvuramayacakları gibi en az ret kararından sonra üç yıl süreyle PRRA başvurusunda da bulunamayacaklar. DCO ülkelerinden gelenlere davaları görülene kadar Kanada içinde çalışma izni verilmeyecek, federal sağlık kapsamından yararlanamayacaklar. Ret kararı aldıktan sonra federal mahkemeye temyiz başvurusu yapmaları ülkeden gönderilmelerine engel olmayacak. Son olarakta ret kararı alan DCO ülke siyasi sığınmacılar bir yıl süreyle insan hakları temellerinde (H&C Applications) başvuru yapamayacaklar.   

Sonuç
Bu kadar kısıtlı bir çerçevede -tabiri caizse aceleye getirilen bir süreçte- siyasi sığınmacı için adil bir duruşma hayal gibi görünüyor. 30 günde davanın görülmesi bir siyasi sığınmacı adayına gerekli evrakları toplaması, avukat tutması ve avukatıyla mahkemeye hazırlanması için yeterli değil..  

Ülkeleri DCO listesine alarak “güvenli” ve “demokratik” sayıp o ülkeden gelen herkesin yaptığı siyasi sığınma taleplerini de “asılsız” olarak görmek keyfi olarak yapılmış ayrımcı bir uygulama olarak görülüyor. DCO ülkelerinden gelip de “mülteci” sıfatına uyan kişilerin iltica dosyaları da DCO ülkelerine olan “güvenli ülke” ve “asılsız iltica” önyargısına kurban gidecek.

DCO ülke iddiacılarının avukatları süre kıstı yüzünden davalarını ertelemek isteyecekler ve dava sonrası kanıt sunma hakkı isteyeceklerdir. Hatta zaman kısıtı yüzünden birçok dava tekrar açılmak istenecektir.   

Murat Kandemir, (Member of ICCRC), 1 Mart 2013