AB vize
kuralları güncelleniyor
AB dışişleri bakanları birkaç yıl önce iyice
gevşettikleri vize yönetmeliğini masaya yatırıyor. Siyasi sığınmacı dolan AB’de
artık gelenler dışarı çıkmak istemiyor.
Almanya, Romanya ve Bulgaristan’nın Avrupa Şengen
bölgesine alınması fikrine karşı çıkıyor. Romanya ve Bulgaristan’ın Şengen
bölgesine katılma girişimleri Almanya tarafından veto ediliyor.
Der Piegel dergisine konuşan Alman İçişleri Bakanı
Hans-Peter Friedrich Alman vatandaşlarının Şengen bölgesinin genişlemesini bazı
temel şartların oluşmasıyla kabul edeceklerini söyledi. Bakana göre Bulgaristan
ve Romanya bazı konularda ilerleme sağladı fakat yeterli değil hatta her türlü
yolsuzlukla savaşta kat etmeleri gereken yolu daha alamadılar.
Alman Dışişleri Bakanı Hans-Peter Friedrich
oldukça endişeli. 2011 yılında ülkesine Sırbistan ve Makedonya’dan gelen 7.000
kişinin siyasi sığınma talebinde bulunduğunu söyledi. Sırbistan ve Makedonya
vatandaşları Almanya’ya vizesiz giriyor ve iltica başvurusunda bulunuyorlar.
Siyasi sığınma talebinde bulunan bu kişiler talepleri görülene kadar ülkede
kalabiliyorlar.
Şengen
Bölgesi: Sınırsız Avrupa
Büyük Britanya, İrlanda, Kıbrıs Rum Kesimi,
Romanya ve Bulgaristan hariç tüm AB ülkeleri Şengen bölgesine tabi. Ayrıca AB
ülkeleri olmayan İzlanda, İsviçre, Liechtenstein ve Norveç’te Şengen’e dahil.
Tüm Şengen bölgesi ülkeleri vatandaşları Şengen bölgesi içinde vize gerekmeden,
pasaportları sınırda kontrol edilmeden özgürce seyahat edebiliyorlar.
Bakan Friedrich’ göre AB üyesi olmayan ülke
vatandaşlarının AB’ye özgürce girmesi onların sistemi kötüye kullanmalarına
sebep oluyor. Teoride AB ülkesi olmayan ülke vatandaşlarından Şengen bölgesine
girmeleri için vize istenmesi gerekiyor. Fakat pratikte son birkaç yıldır
Sırbistan ve Makedonya gibi bazı AB üyesi olmayan Balkan ülke vatandaşları
esnek vize uygulaması nedeniyle 2009’dan beri rahatça Şengen bölgesine
girebiliyorlar.
Şengen ve
Türkiye
1996 yılında AB ile gümrük birliğine giren Türkiye
hala Avrupa kapısında bekletiliyor. Ticaret birliğini kabul eden Avrupa AB’ye
tam üyelik konusunda Türkiye’ye hendek atlatıyor. Türkiye’nin kısa sürede tam
üyeliği hayaldan öte geçmiyor. “İmtiyazlı ortaklık” tartışmalarına son noktayı
koyan Türkiye’nin amacı “tam üyelik”.
Türkiye AB üyesi değil fakat Sırbistan ve
Makedonya’ya gösterilen müsamaha ne yazık ki Türkiye’ye gösterilmiyor. Şengen
bölgesi için Sırbistan ve Makedonya gibi Balkan ülkelerine vize zorunluluğunu
kaldıran AB’nin Türkiye’ye neden kaldırmadığı merak konusu. Yoksa AB gerçekten
de bir Hıristiyan kulübü mü?
Balkan
ülkeleri için serbest seyahatin sonu mu?
Avrupa Birliği Balkan ülkeleri için vize
politikasını yumuşatmıştı. Balkan ülkelerinden son yıllarda AB ülkelerine
–özellikle Almanya’ya– yapılan siyasi iltica talepleri ile başedemeyen AB,
Balkan ülkelerine tekrar vize uygulamasına geçilmesini planlıyor.
Sırbistan ve Makedonya için Almanya’ya girişte
artık vize politikası uygulaması tekrar başlayacak. Fransa, Belçika, Lüksemburg
ve Hollanda dış işleri bakanları da aynı görüşü paylaşıyorlar.
Britanya adası ise sıkı bir vize uygulamasını
kendi başına yapacak. AB üyesi olan fakat Şengen bölgesine dahil olmayan
Britanya için vize uygulamasını değiştirmek kolay olacak.
AB Komisyonu’na göre Bosna Hersek, Arnavutluk,
Makedonya ve Sırbistan’dan gelen siyasi sığınmacılar siyasi nedenlerle değil
fakat hepsinin ekonomik nedenlerle siyasi sığınma başvurusu yapıyorlar.
Seyahat ve İltica Politikaları
Seyahat ve iltica politikalarının yeniden
şekilleneceği AB’de artık yeni kriter uygulanacak. Üzerinde anlaşılan yeni
kritere göre bir Balkan ülkesinden bir AB ülkesine gelen siyasi sığınma talebi
değerlendirilirken o ülkeden daha önce gelen siyasi sığınma taleplerine ve
kabul edilen dosyalara bakılacak. AB üyesi ülke iltica sahibinin geldiği ülke
ve o ülke vatandaşı olup ta iltica hakkı kazanan sayı arasında bir tutarsızlık
olduğunu düşünürse önce ülke ile görüşecek ve gerekirse o ülke vatandaşlarına
vize uygulamasına geçilecek.
Bu sene sonunda başlayacak uygulamanın 2012
sonunda başlaması gereken Avrupa Ortak İltica Sistemi CEAS’a (Common European
Asylum System) uygun olması nasıl sağlanacak?
Anlaşmaya göre AB üyesi bir ülkenin bir ülkeye vize şartı koyması siyasi
sığınma hakkı olup bu hakkı kullanma önündeki engelleri kaldırması
sorumluluğunu ortadan kaldırmıyor. Bir AB ülkesine bir Balkan ülkesinden gelen
ve hayati tehlike sebebiyle siyasi sığınma hakkı isteyen birisinin talebinin
değerlendirilmesi ve hayati tehlikenin gerçekten de var olup olmadığının
anlaşılması ve kişinin mülteci tanımına uyup uymadığının anlaşılması
gerekiyor.
‘AB Ortak
İltica Sistemi’ oluşturulamadı
Ortak bir iltica sistemi oluşturmaya çalışan AB
maalesef bunu başaramadı. Bu zamana kadar yapılan tüm denemeler başarısızlıkla
sonuçlandı. 1999’dan beri ortak bir iltica politikası oluşturulamadı.
Yugoslavya iç savaşı sonrası dönemde özellikle Avusturya ve Almanya ülkeler
başta olmak üzere iç savaştan kaçan mültecilerle doldu taştı.
Son dönemlerde özellikle Yunanistan başta olmak
üzere Malta ve Kıbrıs’ta topraklarına illegal yollardan ayak basan mültecilerle
uğraşıyor. Bu mülteciler Suriye, Pakistan, Afganistan, Irak gibi tüm Ortadoğu ülkelerinden
geliyor.
Tüm AB üye ülkeler mültecilere karşı ortak bir
sorumluluk sahibi oldukları üzerinde anlaşmalarına rağmen ortak iltica sistemi
hala oluşturulamadı. Aralık 2012’de geldi geçti.
Adaletsiz
mülteci dağılımı
Ekim 2012’de İsveç İçişleri Bakanı Tobias
Billström ülkesindek mülteci sayısından dem vurarak konunun çok önemli olduğunu
vurguladı. 27 üyeli AB’de 9 üye ülkenin
AB’ye gelen mültecilerin yüzde 90’nına evsahipliği yaptığını söyledi. Adaletsiz
bir dağılım.
Dublin II Yönetmelikleri de aslında önemli bir
sorun. Bu yönetmeliğe göre mülteciler AB’ye girerken ayak bastıkları AB üyesi
ülke tarafından değerlendirilmeli. Mülteci ilk ayak bastığı AB üyesi ülkeden
başka AB üyesi bir ülkeye gittiğinde tekrar ilk ayak bastığı AB üyesi ülkeye
geri gönderiliyorlar.
Mültecilerin AB’ye girerken ilk ayak bastığı liman
görevini yapan Yunanistan bu uygulamadan iyice sıkılmış durumda ve
değiştirilmesini talep ediyor. Almanya
ise değişiklik taraftarı değil. Zira tüm ilticacıların asıl hedeflediği
ülkelerin başında Almanya geliyor.
Dublin sisteminin işe yaramadığına inananlar da
var. Aileleri parçaladığı ve coğrafik durumları yüzünden kabul
edebileceklerinden daha fazla mülteci almalarına sebep verdiğine inananlar
seslerini yükseltiyorlar. AB’de
adaletsiz bir mülteci dağılımı olduğu çözümün ise mültecilerin AB üye ülkeleri
arasında oranlı olarak bölüşülmesi olduğu bildiriliyor. AB’de en çok mültecinin geldiği Almanya
dışında İsveç çok katkıda bulunuyor fakat Macaristan, Çek Cumhuriyeti ve
İspanya katkısı en az olan ülkeler olarak göze çarpıyor.
Çalışanlar
devlete yük değil
Mülteci politikası AB ülkelerinde farklı
anlaşılıyor. Haklı sebeplerle siyasi sığınma hakkına başvuran ilticacılar kendi
ülkelerinde çeşitli eziyete maruz kaldıklarını ispatladıklarında sığındıkları
ülkede statü elde edebiliyorlar. Fakat sığındıkları ülkelerde pekte hoş
karşılanmıyorlar.
Bir de siyası sığınma başvurusu yapmış olup kendi
ülkelerinde eziyete ve insan hakları ihlallerine maruz kaldıklarını
kanıtlayamayanlar var. Onlar ise hiç istenmiyor ve Alman İçişleri Bakanı Ole
Schröder’in de istediği gibi, “iltica hakkına sahip olmayıp en kısa zamanda
ülkelerine geri gönderilmeleri” için yasal işlem başlatılıyor.
İlticacılarla boğuşan Almanya’da mülteci
adaylarına çalışma izni verilmiyor ve devlete yük olarak görülüyor. Bu konuda
en liberal uygulamayı İsveç yapıyor. Hemen iş sahibi olabilen mülteci adayları
devlete yük olmayarak ekonomiye katkıda bulunuyor ve hızlıca topluma entegre
olabiliyorlar.
En büyük
payı ABD alıyor
Birçok insana “yeni bir hayat” veren AB, Nobel
Barış Ödülü almıştı. AB’nin mülteci politikasını eleştirenler
AB’nin bu ödülü hak etmediğine inanıyor. AB 2011’de dünya göçmenlerinin yüzde onundan daha az bir oranı bölgeye kabul etmişti. Bu da toplamda 20 milyon insan demek. AB’nin nüfusunun neredeyse yüzde 4’ü.
AB’nin bu ödülü hak etmediğine inanıyor. AB 2011’de dünya göçmenlerinin yüzde onundan daha az bir oranı bölgeye kabul etmişti. Bu da toplamda 20 milyon insan demek. AB’nin nüfusunun neredeyse yüzde 4’ü.
Öte yandan ABD dünya göçmen/ mütlecilerinin yüzde
20’sine evsahipliği yapıyor. Bu da kendi nüfusunun yüzde 13’üne eşit.
Siyasi
sığınma hakkı tehlikede
Uzmanlar vize şartı uygulamasını ve serbest
seyahat hakkının kısıtlanmasını siyasi sığınma hakkı önünde bir engel olarak
görüyorlar. Bu uygulamanın özellike Sırbistan ve Makedonya’dan gelen Sinti ve
Romanları etkileyeceğine inanılıyor. Etnik köken sahiplerinin serbest seyahat
edemeyeceklerinden korkuluyor. Birçok uzman vize uygulamasından etkilenecek
olan Sinti ve Roman gibi etnik grupların yaşadıkları ülkede ayrımcılığa maruz
kaldığını kabul ediyor.
Avrupa Komisyonu’nda ortak mülteci politikası hakkında
farklı fikirler havada uçuşuyor. Ortak mülteci politikası konusunda hala bir
uzlaşma sağlanamadı. Bu konu üzerindeki çalışmalar son 13 yıldır devam ediyor.
Kuzey
Amerika ne durumda?
ABD hem göçmenlik hem de iltica kategorisinde birçok
insanı ülkeye kabul ediyor. Kendi nüfusunun yüzde 13’ü olan ve toplamda dünya
göçmen ve mültecilerinin yüzde 20’sine ev sahipliği yapıyor.
Kanada’da ise durum biraz farklı. ABD ile Kanada
arasında 2008’den beri Üçüncü Güvenli Ülke Anlaşması yürürlükte. Bu anlaşmaya
göre Kanada topraklarına ABD’den gelen bir siyası sığınmacının ilk ayak bastığı
toprak olan ABD’de iltica etmesi gerekiyor. Bu kanun yüzünden ABD’den gelerek
Kanada’ya iltica edenler ABD’ye iade ediliyorlar. Bu kanun yüzünden ABD’den
gelerek Kanada’ya iltica edenler sayısı oldukça düştü.
Kanada’ya hava yoluyla gelen kişiler hem sınırda
hem de içerde iltica başvurusunda bulunabiliyorlar. Fakat muhafazakâr parti
hükümeti Conservatives Alliance bu işe de el attı. Artık iltica etmek iyice
zorlaştı. Oluşturulan DCO listesinde Kanada artık “güvenli” saydığı ülkelerden
gelenlere iltica şansı vermeyecek. AB ülkeleri, İsrail, Avusturalya, ABD,
İzlanda, İsviçre ve Meksika gibi ülkelerden oluşan bu listedeki ülke
vatandaşlarının iltica başvuruları “asılsız” başvurular kategorisinde
değerlendirilecek.
Meksika vatandaşlarına vize uygulamayan Kanada
Meksika’dan gelen iltica başvuruları sebebiyle tekrar vize uygulamasına
geçmişti. Nitekim Meksika’nın da 2013’ten itibaren DCO listesine alınmasıyla
Meksika’ya tekrar vize muafiyeti getirdi.
Dünyada mülteci akınlarının yaşandığı ülkeler
gerekli önlemleri alıyorlar. AB’de üye ülkeler arasında görüş ayrılıkları
olduğu için ortak bir mülteci programı oluşturulamadı.
Murat Kandemir, Member of ICCRC, 18 Mart 2013
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder