18 Mart 2013 Pazartesi

AB Vize Politikası, Mülteciler ve Kuzey Amerika


AB vize kuralları güncelleniyor
AB dışişleri bakanları birkaç yıl önce iyice gevşettikleri vize yönetmeliğini masaya yatırıyor. Siyasi sığınmacı dolan AB’de artık gelenler dışarı çıkmak istemiyor.

Almanya, Romanya ve Bulgaristan’nın Avrupa Şengen bölgesine alınması fikrine karşı çıkıyor. Romanya ve Bulgaristan’ın Şengen bölgesine katılma girişimleri Almanya tarafından veto ediliyor.

Der Piegel dergisine konuşan Alman İçişleri Bakanı Hans-Peter Friedrich Alman vatandaşlarının Şengen bölgesinin genişlemesini bazı temel şartların oluşmasıyla kabul edeceklerini söyledi. Bakana göre Bulgaristan ve Romanya bazı konularda ilerleme sağladı fakat yeterli değil hatta her türlü yolsuzlukla savaşta kat etmeleri gereken yolu daha alamadılar. 

Alman Dışişleri Bakanı Hans-Peter Friedrich oldukça endişeli. 2011 yılında ülkesine Sırbistan ve Makedonya’dan gelen 7.000 kişinin siyasi sığınma talebinde bulunduğunu söyledi. Sırbistan ve Makedonya vatandaşları Almanya’ya vizesiz giriyor ve iltica başvurusunda bulunuyorlar. Siyasi sığınma talebinde bulunan bu kişiler talepleri görülene kadar ülkede kalabiliyorlar.

Şengen Bölgesi: Sınırsız Avrupa
Büyük Britanya, İrlanda, Kıbrıs Rum Kesimi, Romanya ve Bulgaristan hariç tüm AB ülkeleri Şengen bölgesine tabi. Ayrıca AB ülkeleri olmayan İzlanda, İsviçre, Liechtenstein ve Norveç’te Şengen’e dahil. Tüm Şengen bölgesi ülkeleri vatandaşları Şengen bölgesi içinde vize gerekmeden, pasaportları sınırda kontrol edilmeden özgürce seyahat edebiliyorlar.

Bakan Friedrich’ göre AB üyesi olmayan ülke vatandaşlarının AB’ye özgürce girmesi onların sistemi kötüye kullanmalarına sebep oluyor. Teoride AB ülkesi olmayan ülke vatandaşlarından Şengen bölgesine girmeleri için vize istenmesi gerekiyor. Fakat pratikte son birkaç yıldır Sırbistan ve Makedonya gibi bazı AB üyesi olmayan Balkan ülke vatandaşları esnek vize uygulaması nedeniyle 2009’dan beri rahatça Şengen bölgesine girebiliyorlar.

Şengen ve Türkiye
1996 yılında AB ile gümrük birliğine giren Türkiye hala Avrupa kapısında bekletiliyor. Ticaret birliğini kabul eden Avrupa AB’ye tam üyelik konusunda Türkiye’ye hendek atlatıyor. Türkiye’nin kısa sürede tam üyeliği hayaldan öte geçmiyor. “İmtiyazlı ortaklık” tartışmalarına son noktayı koyan Türkiye’nin amacı “tam üyelik”.

Türkiye AB üyesi değil fakat Sırbistan ve Makedonya’ya gösterilen müsamaha ne yazık ki Türkiye’ye gösterilmiyor. Şengen bölgesi için Sırbistan ve Makedonya gibi Balkan ülkelerine vize zorunluluğunu kaldıran AB’nin Türkiye’ye neden kaldırmadığı merak konusu. Yoksa AB gerçekten de bir Hıristiyan kulübü mü?      

Balkan ülkeleri için serbest seyahatin sonu mu?
Avrupa Birliği Balkan ülkeleri için vize politikasını yumuşatmıştı. Balkan ülkelerinden son yıllarda AB ülkelerine –özellikle Almanya’ya– yapılan siyasi iltica talepleri ile başedemeyen AB, Balkan ülkelerine tekrar vize uygulamasına geçilmesini planlıyor.

Sırbistan ve Makedonya için Almanya’ya girişte artık vize politikası uygulaması tekrar başlayacak. Fransa, Belçika, Lüksemburg ve Hollanda dış işleri bakanları da aynı görüşü paylaşıyorlar.

Britanya adası ise sıkı bir vize uygulamasını kendi başına yapacak. AB üyesi olan fakat Şengen bölgesine dahil olmayan Britanya için vize uygulamasını değiştirmek kolay olacak.

AB Komisyonu’na göre Bosna Hersek, Arnavutluk, Makedonya ve Sırbistan’dan gelen siyasi sığınmacılar siyasi nedenlerle değil fakat hepsinin ekonomik nedenlerle siyasi sığınma başvurusu yapıyorlar.

Seyahat ve İltica Politikaları
Seyahat ve iltica politikalarının yeniden şekilleneceği AB’de artık yeni kriter uygulanacak. Üzerinde anlaşılan yeni kritere göre bir Balkan ülkesinden bir AB ülkesine gelen siyasi sığınma talebi değerlendirilirken o ülkeden daha önce gelen siyasi sığınma taleplerine ve kabul edilen dosyalara bakılacak. AB üyesi ülke iltica sahibinin geldiği ülke ve o ülke vatandaşı olup ta iltica hakkı kazanan sayı arasında bir tutarsızlık olduğunu düşünürse önce ülke ile görüşecek ve gerekirse o ülke vatandaşlarına vize uygulamasına geçilecek.

Bu sene sonunda başlayacak uygulamanın 2012 sonunda başlaması gereken Avrupa Ortak İltica Sistemi CEAS’a (Common European Asylum System) uygun olması nasıl sağlanacak?  Anlaşmaya göre AB üyesi bir ülkenin bir ülkeye vize şartı koyması siyasi sığınma hakkı olup bu hakkı kullanma önündeki engelleri kaldırması sorumluluğunu ortadan kaldırmıyor. Bir AB ülkesine bir Balkan ülkesinden gelen ve hayati tehlike sebebiyle siyasi sığınma hakkı isteyen birisinin talebinin değerlendirilmesi ve hayati tehlikenin gerçekten de var olup olmadığının anlaşılması ve kişinin mülteci tanımına uyup uymadığının anlaşılması gerekiyor. 

‘AB Ortak İltica Sistemi’ oluşturulamadı
Ortak bir iltica sistemi oluşturmaya çalışan AB maalesef bunu başaramadı. Bu zamana kadar yapılan tüm denemeler başarısızlıkla sonuçlandı. 1999’dan beri ortak bir iltica politikası oluşturulamadı. Yugoslavya iç savaşı sonrası dönemde özellikle Avusturya ve Almanya ülkeler başta olmak üzere iç savaştan kaçan mültecilerle doldu taştı.

Son dönemlerde özellikle Yunanistan başta olmak üzere Malta ve Kıbrıs’ta topraklarına illegal yollardan ayak basan mültecilerle uğraşıyor. Bu mülteciler Suriye, Pakistan, Afganistan, Irak gibi tüm Ortadoğu ülkelerinden geliyor.

Tüm AB üye ülkeler mültecilere karşı ortak bir sorumluluk sahibi oldukları üzerinde anlaşmalarına rağmen ortak iltica sistemi hala oluşturulamadı. Aralık 2012’de geldi geçti.

Adaletsiz mülteci dağılımı
Ekim 2012’de İsveç İçişleri Bakanı Tobias Billström ülkesindek mülteci sayısından dem vurarak konunun çok önemli olduğunu vurguladı.  27 üyeli AB’de 9 üye ülkenin AB’ye gelen mültecilerin yüzde 90’nına evsahipliği yaptığını söyledi. Adaletsiz bir dağılım.

Dublin II Yönetmelikleri de aslında önemli bir sorun. Bu yönetmeliğe göre mülteciler AB’ye girerken ayak bastıkları AB üyesi ülke tarafından değerlendirilmeli. Mülteci ilk ayak bastığı AB üyesi ülkeden başka AB üyesi bir ülkeye gittiğinde tekrar ilk ayak bastığı AB üyesi ülkeye geri gönderiliyorlar.

Mültecilerin AB’ye girerken ilk ayak bastığı liman görevini yapan Yunanistan bu uygulamadan iyice sıkılmış durumda ve değiştirilmesini talep ediyor.  Almanya ise değişiklik taraftarı değil. Zira tüm ilticacıların asıl hedeflediği ülkelerin başında Almanya geliyor.

Dublin sisteminin işe yaramadığına inananlar da var. Aileleri parçaladığı ve coğrafik durumları yüzünden kabul edebileceklerinden daha fazla mülteci almalarına sebep verdiğine inananlar seslerini yükseltiyorlar.  AB’de adaletsiz bir mülteci dağılımı olduğu çözümün ise mültecilerin AB üye ülkeleri arasında oranlı olarak bölüşülmesi olduğu bildiriliyor.  AB’de en çok mültecinin geldiği Almanya dışında İsveç çok katkıda bulunuyor fakat Macaristan, Çek Cumhuriyeti ve İspanya katkısı en az olan ülkeler olarak göze çarpıyor.

Çalışanlar devlete yük değil
Mülteci politikası AB ülkelerinde farklı anlaşılıyor. Haklı sebeplerle siyasi sığınma hakkına başvuran ilticacılar kendi ülkelerinde çeşitli eziyete maruz kaldıklarını ispatladıklarında sığındıkları ülkede statü elde edebiliyorlar. Fakat sığındıkları ülkelerde pekte hoş karşılanmıyorlar.

Bir de siyası sığınma başvurusu yapmış olup kendi ülkelerinde eziyete ve insan hakları ihlallerine maruz kaldıklarını kanıtlayamayanlar var. Onlar ise hiç istenmiyor ve Alman İçişleri Bakanı Ole Schröder’in de istediği gibi, “iltica hakkına sahip olmayıp en kısa zamanda ülkelerine geri gönderilmeleri” için yasal işlem başlatılıyor.

İlticacılarla boğuşan Almanya’da mülteci adaylarına çalışma izni verilmiyor ve devlete yük olarak görülüyor. Bu konuda en liberal uygulamayı İsveç yapıyor. Hemen iş sahibi olabilen mülteci adayları devlete yük olmayarak ekonomiye katkıda bulunuyor ve hızlıca topluma entegre olabiliyorlar.

En büyük payı ABD alıyor  
Birçok insana “yeni bir hayat” veren AB, Nobel Barış Ödülü almıştı. AB’nin mülteci politikasını eleştirenler
AB’nin bu ödülü hak etmediğine inanıyor. AB 2011’de dünya göçmenlerinin yüzde onundan daha az bir oranı bölgeye kabul etmişti. Bu da toplamda 20 milyon insan demek. AB’nin nüfusunun neredeyse yüzde 4’ü. 

Öte yandan ABD dünya göçmen/ mütlecilerinin yüzde 20’sine evsahipliği yapıyor. Bu da kendi nüfusunun yüzde 13’üne eşit.

Siyasi sığınma hakkı tehlikede
Uzmanlar vize şartı uygulamasını ve serbest seyahat hakkının kısıtlanmasını siyasi sığınma hakkı önünde bir engel olarak görüyorlar. Bu uygulamanın özellike Sırbistan ve Makedonya’dan gelen Sinti ve Romanları etkileyeceğine inanılıyor. Etnik köken sahiplerinin serbest seyahat edemeyeceklerinden korkuluyor. Birçok uzman vize uygulamasından etkilenecek olan Sinti ve Roman gibi etnik grupların yaşadıkları ülkede ayrımcılığa maruz kaldığını kabul ediyor.

Avrupa Komisyonu’nda ortak mülteci politikası hakkında farklı fikirler havada uçuşuyor. Ortak mülteci politikası konusunda hala bir uzlaşma sağlanamadı. Bu konu üzerindeki çalışmalar son 13 yıldır devam ediyor.

Kuzey Amerika ne durumda?
ABD hem göçmenlik hem de iltica kategorisinde birçok insanı ülkeye kabul ediyor. Kendi nüfusunun yüzde 13’ü olan ve toplamda dünya göçmen ve mültecilerinin yüzde 20’sine ev sahipliği yapıyor.

Kanada’da ise durum biraz farklı. ABD ile Kanada arasında 2008’den beri Üçüncü Güvenli Ülke Anlaşması yürürlükte. Bu anlaşmaya göre Kanada topraklarına ABD’den gelen bir siyası sığınmacının ilk ayak bastığı toprak olan ABD’de iltica etmesi gerekiyor. Bu kanun yüzünden ABD’den gelerek Kanada’ya iltica edenler ABD’ye iade ediliyorlar. Bu kanun yüzünden ABD’den gelerek Kanada’ya iltica edenler sayısı oldukça düştü.

Kanada’ya hava yoluyla gelen kişiler hem sınırda hem de içerde iltica başvurusunda bulunabiliyorlar. Fakat muhafazakâr parti hükümeti Conservatives Alliance bu işe de el attı. Artık iltica etmek iyice zorlaştı. Oluşturulan DCO listesinde Kanada artık “güvenli” saydığı ülkelerden gelenlere iltica şansı vermeyecek. AB ülkeleri, İsrail, Avusturalya, ABD, İzlanda, İsviçre ve Meksika gibi ülkelerden oluşan bu listedeki ülke vatandaşlarının iltica başvuruları “asılsız” başvurular kategorisinde değerlendirilecek.

Meksika vatandaşlarına vize uygulamayan Kanada Meksika’dan gelen iltica başvuruları sebebiyle tekrar vize uygulamasına geçmişti. Nitekim Meksika’nın da 2013’ten itibaren DCO listesine alınmasıyla Meksika’ya tekrar vize muafiyeti getirdi.

Dünyada mülteci akınlarının yaşandığı ülkeler gerekli önlemleri alıyorlar. AB’de üye ülkeler arasında görüş ayrılıkları olduğu için ortak bir mülteci programı oluşturulamadı.

Murat Kandemir, Member of ICCRC, 18 Mart 2013 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder