Batı demokrasisi ülkelerinden Kanada’da başkent
Ottawa’nın “güvenli ülke” listesi mahkeme tarafından reddedildi.
Federal mahkemenin listeyi ayrımcılık olarak görmesi
Harper hükümetinin öteden beri revize edip uygulamaya koyduğu mülteci
kurallarını alt üst edecek.
Harper hükümetinin oluşturduğu ve AB üye ülkelerinin
yanı sıra ABD ve Meksika’nın da dahil olduğu mülteciler için güvenli ülkeler
listesi (DCO) anayasaya aykırı bulundu.
Geçen Perşembe günü verilen kararda mahkeme, Ottawa’nın
oluşturduğu güvenli ülke listesinin bu ülkelerden gelen mülteci adaylarının
iltica taleplerinin reddedilmesi halinde temyiz hakkı vermemesinin ayrımcı
olduğuna hükmetti.
Siyasi sığınma talebi başvurusu sürecinde DCO
listesindeki ülkelerden gelenlerin dezavantajlı ve diğer ülke vatandaşlarının
ise avantajlı konumda oldukları vurgulandı. Mahkeme başkanı Keith M. Boswell
118 sayfalık gerekçeli kararında DCO ülkelerinden gelen mültecilere ayrımcılık
oluştuğuna hükmetti. Liste uygulamasının genelde güvenli ve mülteci üretmeyen
ülkelerden gelenlere karşı bir ön yargı yarattığının da altı çizildi.
Mahkeme kayıtlarında “dahası liste DCO ülkelerinden gelenleri bir şekilde sıraya girmek
isteyen ya da temelsiz sığınma talebinde bulunarak Kanada’nın mülteci sistemini
ve cömertliğini kötüye kullananlar olarak gösteriyor” ifadeleri yer aldı.
Muhafazakar partinin daha önce vatandaşlık
seremonilerinde peçe takılması yasağı ve mültecilerin sağlık bakımlarının ödenmemesi
uygulamaları da mahkemeye götürülmüş ve yargıdan dönmüştü.
Hükümet kararı temyiz edeceğini açıkladı. 23 Temmuz
tarihli Star gazetesi haberine göre göçmenlik bakanı Chris Alexander’in sözcüsü,
yaptığı açıklamada mülteci sisteminde yapılan reformların oldukça başarılı
olduğu ve reformlar sayesinde daha hızlı karar alma ve korunmaya muhtaçların
daha iyi korunma altına alındığı kaydedildi.
Kanada Vatandaşlık ve Göçmenlik Bakanlığı’na göre AB
ve ABD’den gelen siyasi sığınmacılar temyiz hakkından yararlanmamalı.
Fakat son mahkeme kararı ile siyasi sığınma başvurusu
reddedilen mülteciler ister hükümetin güvenli ülkeler listesinde bulunan
ülkelerden isterse başka ülkelerden gelsinler sığınma taleplerinin ret kararını
Göçmenlik ve Mülteci Kurulu’nda (RAD) temyiz edebilecek.
Davayı kazananlar davanın Stephen Harper hükümetinin
nasıl yetkisini aştığını ve temel hakları göz ardı ettiğini ispatladığını
düşünüyor.
Hükümet Aralık 2012’de mülteci sisteminde hem biriken
dosyaları azaltmak hem de iddiaların daha etkin incelenmesi ve kabul edilmeyen
sığınmacıların ülkeden daha hızlı sınır dışı edilmesine olanak vermesi için
çeşitli değişiklikler yürürlüğe koymuştu.
Siyasi sığınmacılar için kendilerinden istenen belge ve
başvurular için daha kısa süreler saptanmış ve DCO ülkelerinden gelen ve siyasi
başvurusu reddedilenlerin temyiz başvurusu olmaksızın daha hızlı olarak ülkeden
gönderilmelerine başlanmıştı. DCO ülkelerinden gelenlere altı ay süreliğine
çalışma hakkının verilmemesi, mahkeme kararlarını temyiz edememeleri ve ret
kararı sonrası son çare olarak risk ölçümü başvurusu (PRRA) hakkı verilmemesi
oldukça tepki çekmişti.
Davacılardan Hırvatistan, Macaristan ve Romanya
vatandaşı üç siyasi sığınmacı Kanada’da siyasi sığınma başvuruları
reddedildikten sonra kendilerine uygulanan DCO uygulamasının anayasaya uygun
olmadığını iddia ederek hükümete karşı dava açtı.
Ülkeleri DCO listesinde bulunan bu üç kişinin
mahkemedeki argümanı DCO ülke vatandaşlarının Kanada’da siyasi sığınmacı
başvurusu işlem sürecinde mülteci tayin sürecinin olması gerekenden daha düşük
seviyede yürütüldüğü ve diğerlerine sağlanan fırsat ve haklardan mahrum
bırakması sebebiyle de ayrımcı olduğuydu.
Davacılar aynı zamanda DCO iddialarının hükümet tarafından
temelsiz olarak görüldüğü ve çeşitli mülteci istatistikleri kullanarak
korkularının sahte ve değersiz olarak mimlediğini iddia ettiler.
Davalı olarak hükümet tarafı da iddiacıların
milliyetlerine göre değil de dünyanın genel olarak güvenli ülkelerinden
gelenlere göre bir ayrım yapıldığını kaydetti. Yani hükümet bazı ülkelerin
(DCO’ya dahil olan) daha demokratik ülkeler olarak ülke şartlarına göre mülteci
üretmeyen ülkeler olduğunu düşünüyor.
Hakim Justin Boswell kararı iddiacıların
milliyetlerine göre oluşturulan DCO ülkelerinden gelen siyasi sığınmacıların
Kanada siyasi mülteci sisteminde dünyanın diğer ülkelerinden gelenlerle eşit
olmadığı yönünde.
Kanada uzun yıllardan beri mülteci kabul ediyor ve
etmeye devam edecek. Bunu ister Kanada’nın çok kültürlü olmasına bağlayın ister
mülteci avukat ve müvekkillerden oluşan bir hukuk sektörünün gücüne bağlayın bu
gerçek değişmeyecek.
Birkaç ay önce bir Toronto göçmenlik danışmanları grubu
Pan Am oyunlarına katılarak Toronto’daki oyunlar esnasında iltica etmek
isteyenler için bir el kitabı hazırladı.
ImmiGroup, hazırladığı rehberin sadece kamuoyunu
iltica hakkında bilgilendirme amacını taşıdığını belirtti. Konu ile detaylı
bilgi ayrıca göçmenlik grubunun Mart ayında yayınladığı haber bülteninde “Kanada’da
PanAm Oyunları veya Dünya Kadınlar Kupasında Nasıl İltica Edilir” adlı makalede
de yer aldı.
İki Kübalı beysbol oyuncusu ABD’nin Kuzey Carolina
eyaletinde taraf değiştirdi bile. Olimpiyat oyunları ya da uluslararası spor
müsabakaları bazen yabancı atletlerin ya da sporcuların oynadıkları ülkede
iltica ettiği organizasyonlar oluyorlar. Eskiden Rus ve Romanyalıların dışında şimdi
özellikle Küba ve Çinli sporcuların iltica ettikleri pek görülen bir şey.
Oldukça sıkı bir vize rejimi uygulayan Kanada
uluslararası sporcu ya da atletlere kişiye özel olarak vize veriyor. Vize alan
kişinin vize bitimi sonrasında ülkeyi terk etmesi bekleniyor. Her ne kadar
sporcular vize bitimi sonrası Kanada’yı terk edeceklerine dair konsolosluk
görevlilerini ikna ederek vize alsalar da Kanada’da isterlerse siyasi sığınma
talebinde bulunabiliyorlar.
Kanada’ya dün de iltica ediliyordu bugün de iltica
edilebiliyor. Yarın da iltica edilebilecek. Sonuçta Kanada bir mülteci ülkesi
değil mi?
Murat Kandemir, 31 Temmuz 2015