Uzmanlara göre dedikodu ve söylenti temelli
istihbarat artık Kanada’da bir yabancıyı ülkeden ulusal güvenlik nedeniyle sınır
dışı etmede yeterli olabiliyor.
Gizli kanıtlar daimi ikamet başvurularından
vatandaşlık başvurularına kadar çok geniş bir yelpazede göçmenlik
prosedürlerinde kullanılıyor. Bu kullanımın mahkeme kanıt kurallarına uygun
şekilde duruşmalarda değil de prosedürler esnasında kullanılmasına işaret
ediliyor.
Queen Üniversitesi hukuk profesörü ve göçmenlik ve
mülteci uzmanı Sharryn Aiken konunun hassasiyetine dikkat çekerek, IPS haber
servisine, “Gizli kanıtların çok geniş
bir persfektifte duruşmalarda değil de göçmenlik
prosedürlerinde kullanımının yaygınlaştığını görmekteyiz” açıklamasında
bulundu.
“11 Eylül’den
önce de görmeye başladığımız ve 11 Eylül’den sonra da gizli kanıtların kullanım
trendinin arttığını gördüğümüz şey aslında federal hükümetin vatandaş olmayanları
cezalandırma yolu olarak kullanmayı seçmesi.”
Profesöre göre bu trend Arap ve Müslümanlar başta
olmak üzere diğer milliyetlerden vatandaş olmayan kişilerin davalarında
kullanılıyor.
Toronto göçmenlik avukatı Barb Jackman’da aynı
fikirde. Federal mahkemede görülmüş en az 100 göçmenlik ve mülteci davalarında bazı
gizli kanıtların Kanada’da bulunan göçmenlerin ya da Kanada dışında olan ve
sponsor edilen yabancıların aleyhine kullanıldığına işaret etti.
Jackman’a göre federal mahkemede gizli kanıtlar genelde
sorgulanmıyor. Davalı kişiye savunma şansı vermeden aleyhindeki gizli kanıtları
ışığında mahkemenin karara ulaşması daha kolay görünüyor.
Yine Jackman göçmenlik görevlileri ve mahkeme
yetkilileri tarafından bazı davalılar hakkında ABD’den gelen “dedikodu”
bilgilerinin de federal mahkemede aleyhte kanıt olarak kullanıldığını ifade
ediyor.
Devlet görevlilerinin ellerindeki ‘somut’ delil
olduğu davalar dışında çoğunlukta dedikodu veya başkasının ifadeleri temelinde tartışmaya
açık ve kesin olmayan delillerin karar vermede etkili olduğu iddia ediliyor.
Bu arada göçmenlik ve mülteci koruma yasasının
ilgili maddesi uyarınca uygulamaya konan güvenlik sertifikalarının meşruiyetinin
de tartışması yaşanıyor.
Liberal hükümet tarafından uygulamaya konan
güvenlik sertifikası ülkeye güvenlik riski oluşturduğuna inanılan yabancılar
için çıkarılıyor.
1991’den bu yana birçok kişi için güvenlik
sertifikası çıkarıldı. Güvenlik sertifikası iltica davası mahkeme kararını temyiz
eden ya da sınır dışı prosedürlerine karşı koyacak kişilerin süresiz gözaltı
alınmasına olanak veriyor. Bunun en iyi örneği Mısırlı Mohammad Mahjoub
davasında yaşandı. Sınır dışı edilmek istemeyen Mahjoub tam yargılanmadan 13
yıl hapiste kaldı.
Mahjoub’un uzun hapis yatmasının diğer bir sebebi
de bir yabancının suçunu itiraf etmesi için insanlık dışı muamelelerin sıkça
uygulandığı bir ülkeye gönderilememesi kuralı.
Kanada Yüksek Mahkemesi 2011 yılında Fas doğumlu
Adil Charkaoui davasında kendisi için çıkarılan güvenlik sertifikasının
iptalini istedi. Bu karardan sonra güvenlik sertifikası uygulaması revize
edildi.
Güvenlik sertifikası çıkarılan kişiye kendi
aleyhine kullanılan kanıtlar hakkında bilgi verilmemesi bu uygulamanın en
sorunlu yanı olarak göze çarpıyor. Uygulama aleyhinde kanıtlar bulunan kişilerin
bu kanıtlar hakkında mahkemede savunma yapmasını imkansız kılıyor.
Ulusal güvenlik sebebiyle reddedilen iltica
davaları IRB’den (Göçmenlik ve İltica Kurulu) federal mahkemeye taşınıyor.
Murat Kandemir, 4 Aralık 2013
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder