30 Ekim 2014 Perşembe

Göçmenlik Kanunu Düzenlemesinin Ardından Aile İçi Şiddet Davalarında Artış

2012 Ekim ayında Göçmenlik ve Mülteci Koruma Yasası (IRPA) göçmenlik başvurularında sahtekarlığı önleme tedbirleri çerçevesinde güncellenmiş ve özellikle aile sponsorluğu kuralları revize edilmişti.

Revizyonlar sonrasında Kanada’ya getirilen eşe daimi ikamet müsaadesi yerine iki yıllık geçici ikamet müsaadesi verilmesi ve sponsor olan eşe başka bir eş için beş yıl sponsor olma yasağı getirilmişti.

Aile birleşimi başvurularında yürürlüğe giren yeni kuralları inceleyen çeşitli çevreler bunun sponsor edilen göçmen kadınların güvenliğini tehlikeye atabileceği uyarısında bulunmuştu.

Sosyal hizmetler sunan bazı sivil toplum kuruluşlarına göre Kanada’da yeni gelen göçmen kadınlara yönelik şiddetin olabileceğine dair yeterince kanıt var. Her altı günde bir Kanadalı kadının eşi veya sevgilisi tarafından öldürüldüğü göz ününe alınırsa göçmenlik kanununun ilgili revizyonlarının aile içi şiddete olan muhtemel etkisini irdelemek gerekiyor.

Revizyonlara imza atan eski göçmenlik bakanı Jason Kenney kanun değişikliklerini göçmenlik başvurularında yapılan yalan beyan ve belge sahtekarlığını gerekçe göstererek savunmuştu. Kenney’in imza attığı bu değişiklikler federal hükümete eş sponsorluğu başvurularında kriterlerin daha sıkı hale getirilmesi için federal hükümete baskı yapan Göçmenlik Sahtekarlığına Karşı Kanadalılar grubu tarafından memnuniyetle karşılanmıştı.

Fakat göçmenlik statüsü elde edilmek için yapılan paralı evliliklerin sayısı o kadar da yüksek çıkmadı. 2012 yılında 134 kişi Kanada’dan sınır dışı edilmiş ve bunların küçük bir kısmının Kanada’ya kapağı atmak için paralı evlilik yaptığı belirlenmişti.

Kanada’nın en hassas ve korunmaya muhtaç bireylerini etkileyen yeni sponsorluk kriterlerinin onların hayatını daha da zorlaştırması aslında olayın en problemli kısmı. Kadın hakları grupları ve avukatlar kanunu tartışıyorlar ve revizyon niyetinin mantıklı gibi durmasına karşın revize edilen kanun değişikliklerinin uzun dönemde eş zorbalığına maruz kalan unutulmuş grup olan kadınların daha da dışlanmasına yol açtığını düşünüyorlar.

İlgili kriterler yeniden belirlenirken devletin yeteri kadar bilgilendirilmediğini ve parlamento sisteminde kanun revize edilme sürecinde özellikle cinsiyet duyarlılığı gösterilmediğine inananlar var. Aile içi şiddete maruz kalan ve yeni göçmen olarak ülkeye getirildiği ve geçici ikamet izni olduğu için de hakkını arayamayan kadınların var olduğu ve şu anda bu kadınların seslerini çıkaramadığına inanılıyor.

Şikayetler sonucunda kanunun ele alınışı ve Kanadalıların yabancılar tarafından kandırılarak aile sponsorluğunu kullanarak ülkeye gelmesini engellemek için yapılan büyük kural değişikliklerini sinek öldürmek için balyoz kullanmaya benzetenler var.

Geçici ikamet sahibi kadılar evde korku içinde yaşıyorlar. İkamet izinleri iki yıllık olduğu ve bu süre zarfında evlilikleri kontrol altında olduğu için aile içi şiddete karşı ne yapacaklar? Şiddeti kabul mü yoksa şikayet mi edecekler? Yasal güvenlikleri için kişisel güvenliklerinden vaz mı geçecekler?

Sivil toplum kuruluşları kanunun şu anki halinin kadın düşmanı ya da ırkçı olmadığını fakat aile içi şiddetinde kadın mağdurun kurban hale getirilmesinde rol oynadığını düşünüyorlar.

Ottawa Kadın Hizmetleri derneği (IWSO) şiddet uygulayan partnerlerin aile sponsorluğunu kadınları kontrol amaçlı kullandıklarına inanıyor.   

IWSO sosyal hizmetler memurları ve çocuk koruma hizmetleri birimi yeni kuralların yürürlüğe girmesi sonrası yeni şiddet davalarını rapor ediyorlar. Risk altındaki kadınlar polis ya da sığınaklar aracılığıyla sosyal hizmet derneklerinin hizmetlerinden yararlanıyorlar.

Şiddet gören mağdur maruz kaldığı şiddeti ispatlamakla yükümlü.

İspatın mağdur tarafından olmasının da adaletsiz ve mantıksız olduğunu düşünenler de var. Hiçbir suç mağdurunun kanıt toplama sorumluluğunun olmaması ve dayak, tokat, aşağılama, maddi zorbalık ve buna benzer suçların ispatının bazen mümkün olmaması işleri daha da zorlaştırıyor. Fakat kanunlar açık. Şiddet mağduru kadın hem acısını çekecek hem de polis, sağlık ve yasal dosyaları ispat için toplayacak.

Mağdurun yüzünde eğer morarma varsa belki şiddeti ispatlamak biraz kolay fakat etkileri daha fazla olan duygusal zorbalık nasıl ispatlanacak?

Yasayı iyi bilen kişiler mülteci sistemini kullanabilirler. Göçmenlik görevlilerinin şiddeti fark etme sorununun herkes farkında. Şiddet mağdurları dil ve kültürel gibi diğer etkenlerin etkisiyle de kendi haklarını arayamıyor.

Şiddete maruz kalan ve hakkını arayamayan birçok mağdur durumu kabullenip ilişki içinde kalmayı göze alıyorlar.    

Evrensel olarak görülebilen cinsiyet ayrımcılığı temelinde yapılan şiddet 1951 Cenova Sözleşmesi’nde iltica etme sebebi olarak tanımlanmamış. Kanada 1993’ten beri cinsiyet ayrımcılığını mülteci başvurularında göz önüne alıyor. Bu da eziyete maruz kalan kadınların haklarının korunması için yapılan büyük bir adım.

ABD’de de kadına yapılan şiddet mülteci başvurularında uzunca bir süre göz ardı edilmişti. Ağustos ayında Amerikan Göçmenlik Temyiz Kurulu’nun bir davada “ilişkilerini bitiremeyen Guatamala’lı evli kadınların” sosyal bir grup olarak sayılması ve iltica başvurusunda bulunabilmesi kararı Amerikan göçmenlik sivil toplum kuruluşlarınca alkışlanmıştı.

Kanada aile içi şiddete uğrayan ve geçici göçmenlik statüsünü kaybetmekten korktuğu ya da dil veya kültürel sebeplerle zorbalığa maruz kaldığı halde hakkını arayamadığı için evliliğinde kalmayı göze alan göçmen kadınlar için bir şeyler yapmalı.


Murat Kandemir, 30 Ekim 2014  

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder